Kategori: Güncel

Çubuk güncel hayatta ki haberler

  • Panasonic Zor Durumda

    Dünya’nın Japon elektronik devi Panasonic, 15 bin kişinin işine son vereceğini ve dünya çapında 27 fabrikasını kapatacağını açıkladı.

    Panasonic, plazma televizyon üreticisi olarak biliniyor.

    Dünyanın en büyük plazma televizyonu üreticisi, Mart ayında sona eren mali yılda 4,2 milyar dolar net zarar edeceğini söylüyor.

    Şirket, yenin değerlenmesi ve ekonomik kriz sonucu satışların düşmesi yüzünden zor durumda.

    Önümüzdeki 14 ay içinde işten çıkarılacağı açıklanan 15 bin kişi, şirketin toplam iş gücünün %5’ine denk geliyor.

    Bunlardan yarısının Japonya’daki, yarısının da diğer ülkelerdeki Panasonic çalışanları olacağı bildiriliyor.

    Panasonic altı yıldır ilk kez zarar ediyor.

    Şirketin Genel Müdürü Makoto Uenoyama, yılın üçüncü çeyreğinde satışların ciddi oranda düştüğünü belirterek “Son çeyrekte satışların daha da düşmesini bekliyoruz” diye konuştu.

    Ancak kendi zararına ve dünya ekonomisindeki çalkantıya rağmen Panasonic, zor durumdaki rakibi Sony Electric’i 9 milyar dolara alma sürecinde.

    Japon şirketler zorda

    Bu arada bir diğer Japon şirketi, otomobil üreticisi Mitsubishi de üç yıldır ilk kez bu yıl zarar edeceğini söylüyor.

    Mitsubishi bu mali yılda 670 milyon dolar zarar edeceğini duyurdu.

    Bir diğer otomotiv şirketi, Mazda da Japonya’da 500 kişiyi daha işten çıkaracağını açıkladı. Böylece şirket toplam 2 bin geçici çalışanın işine son vermiş oluyor.

    Fotoğraf makinesi, dijital saat ve cep telefonu üreten Casio Computer şirketi ise Nisan-Aralık döneminde gelirinin %87 düştüğünü bildirdi.

    Bu haberler, Japon ekonomisinin zor günlerden geçtiği bir döneme rastlıyor.

    Geçen hafta da elektronik devi NEC 20 bin, Hitachi ise 7 bin kişiyi işten çıkaracaklarını açıklamıştı.

    Sony de 16 bin kişinin işine son veriyor; beş ya da altı fabrikayı kapatmaya hazırlanıyor.

    Japon ekonomisi yedi yıldır ilk kez bu yıl, yılın üçüncü çeyreğinde resesyona girdi.

  • Ankara’da Seçim Start Verildi

    Ankara’da Seçim Start Verildi

    Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda Ak Parti Ankara İl Başkanlığı’nın düzenlemiş olduğu programa, başkentin tüm Ak Parti ilçe teşkilatları yoğun ilgi gösterdi.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve 25 İlçenin Belediye Başkan Adaylarının tanıtım toplantısında, “Ak Adaylar Ankaralılarla Buluşuyor” sloganıyla Proje ve Vizyon Tanıtım Programı tüm ilçelerden katılan çok sayıda vatandaşa sunuldu. Ankara Ak Parti İl başkanı Halis Bilge’nin konuşmasından sonra, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Ankara’da yapacağı 141 makro projeyi katılımcılara anlattı.

    Programa katılan Başbakan Recep Tayyib Erdoğan muhalefete yüklendi. Erdoğan, her 4 Meclis üyeliği adayından 1’nin bayan, 1’nin de 25 ile 30 yaş arası genç aday olmasını istedi. Beldelere de bir meclis üyesinin görevlendirileceğini ve beldelerde ki hizmetin artacağını belirti. Programda adaylar tek tek tanıtıldı.

    İşte Adaylar;

    Ankara Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı İbrahim Melih Gökçek,

    Akyurt Belediye Başkanı Adayı Gültekin Ayantaş,

    Altındağ Belediye Başkan Adayı Veysel Tiryaki,

    Ayaş Belediye Başkan Adayı Rıfat Mavioğlu,

    Bala Belediye Başkan Adayı Neşet Altıntop,

    Beypazarı Belediye Başkan Adayı Tuncer Kaplan,

    Çamlıdere Belediye Başkan Adayı Hazım Canercan,

    Çankaya Belediye Başkan Adayı Bülent Akarcalı,

    Çubuk Belediye Başkan Adayı Mustafa Özden,

    Elmadağ Belediye Başkan Adayı Gazi Şahin,

    Etimesgut Belediye Başkan Adayı Serhat Kemal Yılmaz,

    Evren Belediye Başkan Adayı Abdülkadir Demirci,

    Gölbaşı Belediye Başkan Adayı Abdülnasır Haşlak,

    Güdül Belediye Başkan Adayı Hüseyin Erdoğan,

    Haymana Belediye Başkan Adayı Hacı Aysu,

    Kalecik Belediye Başkan Adayı Filiz Ulusoy,

    Kazan Belediye Başkan Adayı Lokman Ertürk,

    Keçiören Belediye Başkan Adayı Turgut Altınok,

    Kızılcahamam Belediye Başkan Adayı Adem Özbekler,

    Mamak Belediye Başkan Adayı Mesut Akgül,

    Nallıhan Belediye Başkan Adayı Mehmet Mete,

    Polatlı Belediye Başkan Adayı Yakup Çelik,

    Pursaklar Belediye Başkan Adayı Selçuk Çetin,

    Sincan Belediye Başkan Adayı Mustafa Tuna,

    Şereflikoçhisar Belediye Başkan Adayı Hakverdi Altuğ,

    Yenimahalle Belediye Başkan Adayı Ahmet Duyar,

    Programın sonunda adaylar ile hatıra fotoğrafı çektiren Erdoğan, Ankara’da seçim startını verdi.

  • ŞERİAT HUKUKU BU; İPE DE GÖTÜRÜR, VIP’E DE GÖTÜRÜR!…

    Yaşamın her hangi bir alanında, çağdaş hukuk düzenlerinin öngördüğü esaslara bir aykırılık söz konusu olduğunda; bu aykırılığı çağ dışı yönüyle ele alarak eleştirmek gerekirken, işin kolayına kaçıp Atatürk İlkelerine aykırılığını ileri sürmek doğru bir yaklaşım değildir. Böylesine bir tutumun, Atatürkçü Düşünceye, onu benimsemeyenlerin yaptıkları sinsi saldırılar ile verdikleri zarardan çok daha fazlasını verdiğine inanırım… Atatürkçü düşüncenin hedefi: Türk toplumunu ‘çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktır.” Bütün hukuka aykırılıkları, örneğin; fırıncının ekmeğin gramajını düşürmek suretiyle hırsızlık yapmasından tutun da, organize suç örgütü kurmak suretiyle ihalelere fesat karıştırmaya kadar pek çok eylemi Atatürk İlkeleriyle bağdaşmıyor diyerek eleştirmek mümkündür. Bu kolaycı yolun Atatürkçü Düşünceyi öğreterek, özümsetme yerine, onu itici hale getirdiği yaşam deneyleri ile ortaya çıkmıştır… Bu nedenle, geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’da ‘Allah’a ve Peygambere küfür ettiği için” idam cezasına mahkum edilen Türk vatandaşının içinde geçtiği hukuki durumu; hiç kimsenin anlamakta zorluk çekmeyeceği evrensel değerlerle tartışmanın daha yararlı olacağını düşünüyorum…

    11 yıl önce Suudi Arabistan’a giderek, berber dükkanı açan bir Türk vatandaşını, tartıştığı komşusu Mısırlı bir terzinin “bu adam Allah’a küfretti” şeklindeki şikayet etmesi üzerine, başı kesilerek idam cezasına çarptırılması ve sonunda Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımızın araya girip; “TÖVBE” kurumunun işletilmesi ile serbest bırakılması olayı(1) belleklerimizde canlılığını korumaktadır. Bu olay üzerine; Şeriat Hukukunda uzman olduğu anlaşılan Riyatlı avukat Abdülrahman el Lahem; bu tür davalarda : “Yargıcın iddiayı doğru kabul edip ölüm cezasını onaylayacağı gibi, sanığa tövbe etme fırsatı vererek beraat ettirebileceğini belirtip; sonucun, yargıcın Şeriat hukukunu nasıl yorumladığına bağlı olduğuna dikkat çekmişti. Nitekim dediği gibi de oldu(2)… Yaşama hakkına yeniden kavuşan SB; VIP salonundan ülkeye kabul edilerek, doğruca Başbakanın yanına gönderildi (3) …

    Türk berberi yargılayan, Şeriat Mahkemesi şikayetçi Mısırlı terziyi hiç dinlemeden polise yaptığı şikayeti doğru kabul etmiştir. Yargılama sırasında berberin iddia edildiği gibi Allah’a küfür ettiğine ilişkin tanık da dinlenmemiştir. Bu davadaki birinci sorun; şikayetçi terzinin ( Şeriat Yasaları ile korunan manevi değer) Allah’a inanıp inanmadığı karardan önce belirlenmemiştir. Eğer Terzi Allah’a inanmıyorsa veya başka bir şeye inanıyorsa suç işlenememiştir. Zira terzinin inandığı her neyse, o Şeriat Yasaları ile koruma altına alınmış olamaz… İkinci sorun; her hangi bir kişinin şikayetinin doğru peşinen doğru kabul edilip, şüpheliye suçlu olmadığını ispatlama külfetinin yıkılmasıdır. Orta Çağ Avrupa’sında da yargılama yöntemi böyleydi. Sanığa suçunu kabul edip ikrar edene kadar işkence edilirdi. İşkenceye dayanamayan insan sonuçta suçu kabul etmek zorunda kalırdı. Sanığın işkence ile suçunu itiraf etmesi ile de yargıç heyeti vicdanı kanıya ulaşır ve cezaya hükmederdi. Üçüncü sorun: bu tür yargılamalarda; birkaç kaç kişinin yalancı tanıklığı üzerine kurulacak bir senaryodan kurtulmanın da olanaksızlığıdır. Bu şekilde bazı kötü niyetli insanların düşmanlarını devlete öldürtmesi mümkün hale gelmektedir. Dördüncü sorun: kralın veya yüksek yargıcın tövbeyi kabul etme yetkisinin bulunmasıdır…

    Yukarıdaki soruların cevabını Türkiye’de yaşanmış benzer bir olay içinde arayalım:

    “Olay günü şikayetçi yanında bir arkadaşı olduğu halde köylerine giderken, arkalarından kendilerine yetişen sanık Refik; aralarında mevcut önceki dargınlık sebebiyle müştekiye saldırarak (seni anasını sk… kardeşinin de, senin de Allah’ını, kitabını sk….) şeklinde küfretmesi üzerine; Yargıtay’ımız olayda sanığın Allah’a Kitaba sövme yönünden özel bir kastı olduğu saptanamaması halinde, sanığa ceza verilemeyeceği, münakaşa ve kavga sırasında söylenen sözlerin şikayetçiye yönelik olduğu, bu nedenle suçun manevi unsurunun oluşmadığı, doğrudan doğruya bu kavramlara yönelik ve onları hedef alan bir saldırı anlayışının sonucu olarak hareket edilmemiş olması halinde sanığın bu suçtan mahkumiyete karar verilemeyeceğine hükmetmiştir(4) …

    Buyurun!… Benzer iki olay ve bu olaylar karşısında Şeriat Mahkemesi ile Cumhuriyet Mahkemesinin verdiği iki karar… Türk Hukuk Devriminin, Türk halkı için ne anlama geldiğine somut bir örnek…

    Onun için de “Hukukun Üstünlüğü İlkesi” her şeyin üstündedir… Hukuk, onu ihlal edenlere bir gün mutlaka gerekli olmuştur…. Tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur… İnsanlığın tarih boyunca geçirmiş olduğu acı deneyimler; adaletin imbiğinden süzülerek bu günlere gelmiş ve evrensel hukuk kuralı olarak insanlığa mal edilmiştir… Bu nedenle, konu ile bağlantılı olan aşağıdaki hususları (dipnotları ile birlikte) okumanızı öneriyorum…

    Eski Ceza Kanunumuzun 175. Maddesinin (3.) fıkrasında:” Allah’a veya dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret eden” kişilerin hapis cezası ile cezalandırılmaları öngörülmekteydi.(5) Daha sonra bu madde : “Her kim semavî dinlerden (6) birine ait dinî işlerin yahut ibadet ve ayinin yapılmasını men veya ihlâl ederse” şeklinde değiştirilmiş ve bu son düzenleme iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi önüne gelmişti. Anayasa Mahkemesi “semavi dinlere” getirilen özel korumayı laiklik ve yasa önünde eşitlik ilkesi ile düşünce ve inanç özgürlüğüne aykırı olacağı gerekçesiyle iptal etmiştir… Anayasa Mahkememizin bu kararını her Türk vatandaşının okuyup özümsemesi gerekliliğine inanıyorum (7) …

    Yeni Ceza Kanunumuzun 216. Maddesinin (3.) fıkrasında, bu konudaki düzenleme; “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, cezalandırılır” şekline getirilmiştir.(8) Dikkat edilirse yeni düzenlemede; eylemin suç sayılabilmesi için kamu barışını bozmaya elverişli olma ve aşağılamanın, açıktan açığa, herkesin gözü önünde olması koşulları birlikte aramaktadır.

    Şeriat Mahkemesi yargıcı ise, S.B. Davasında; Şeriat Hukukunu nasıl yorumladığına bağlı olarak, sanığa idam cezası da verebilmektedir, tövbesine kabul edip beraat da ettirebilmektedir. Tabii burada sözü edilen “tövbe”nin salt idam cezasından kurtulmak için yapılmış olma olasılığını da göz önünde tutmak gerekir. Çünkü, gerçekte sanığın tövbe ederken, dini ölçülere göre, geçerli bir tövbe edip etmediğini bir tek Tanrı bilebilir… Kaldı ki, İslam Dinine göre de tövbeyi yine sadece Tanrı kabul edebilir… S.B. Davasında nasıl olduysa, yüksek mahkeme yargıcı, sanığın içinden geçenleri bilip(!) tövbesini kabul etmiş!…

    Küfürden başlayarak, sözü buraya kadar getirmişken, gelin size küfrün başka bir yanını da anlatayım. Duydunuz mu bilmem eskiler küfür için : ‘asabı müsekkin’dir(9 ) derlermiş… Özellikle de Anadolu mizahında küfrün önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Öte yandan, pek çok önemli konunun, küfürlü kalıplarla kurulan cümleler içinde muhataplarına öğretildiği de söylenir… Gülerken düşünmeniz için bunlardan birkaç örneği aşağıdaki dipnota koydum.(10)

    Tekrar konumuza dönecek olursak; çağdaş hukuk sistemlerinde; halkın bir kesiminin benimsediği değerleri açıkça aşağılama suçunun, kamu düzenini bozacak ağırlıkta olması halinde; topluma karşı bir suç işlendiği kabul edilir. Dolayısıyla toplum adına devletin, suçluları cezalandırması gibi, gerektiğinde affetmesi de doğal karşılanır. Şeriat Hukukuna göre, ‘Allah’a küfretmek’, Allah’a karşı işlenmiş bir suç mu, yoksa topluma karşı işlenmiş bir suç mu olduğu sorunu ortaya çıkmaktadır? Kanımca Allah’a küfretmeyi; Tanrı’nın varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan ‘inançları inkâr etme’ kavramı çerçevesinde ele almak daha isabetlidir… Öyle olunca da; suçun Allah’a karşı işlendiğini kabul etmek gerekir. O zaman da karşımıza başka bir sorunun çözümü çıkar. ‘Tövbe’ ile ilgili ayetlerde; kabul edilebilir tövbe; ‘bilmeyerek günah işleyip, sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesi’ olarak tanımlanır(11) ve tövbeyi sadece Allah’ın kabul edebileceği vurgulanır!… Bu konuda oldukça fazla sayıda ayet de vardır.(12)

    Şeriat Hukukuna göre, Allah’a sövme suçunun bireye karşı işlenmiş suç olarak kabul edilmesi halinde; birey af etmedikçe onun yerine geçip,’ kadı efendinin’ (veya kralın ) affetmesi söz konusu olursa; kararın adaletli olduğundan söz edilemez… Suçu topluma karşı işlenmiş olarak kabul ettiğimizde ise, Toplum adına kamu otoritesinin affetme yetkisinin olduğunu da kabul etmek gerekir. Ne var ki, bu defa da bu yetkinin keyfi olarak kullanılması adaletsizliğe neden olur. Zira böyle durumlarda ancak genel olursa af adeletli olabilir… Arkasında iki Cumhurbaşkanı ile, bir Başbakan olmayan sanıklar; işledikleri suçun bedelini hayatları ile öderken, S.B. gibi arkası ‘kuvvetli’ olanlar VIP(13) salonundan geçip doğruca Başbakanlık Makamına kadar gidebilirler!…

    Yukarıda aktarılanlar çerçevesinde; S.B.’ın başından geçen olayları değerlendirdiğimizde; sonuç itibariyle Cidde Şeriat Mahkemesi kararının çağdaş hukuk sistemlerinde hukuki bir değeri olmadığını söylemeye gerek bile yoktur. Yargılama usulündeki adaletsizlikleri de bir yana bırakarak, günün sorusunu şu şekilde sorabiliriz: Ciddi Şeriat Mahkemesinin kararı, şeriatın temel kaynaklarının başında gelen Kuran’a uygun mudur veya yargıcın (veya kralın) tövbe eden bir kişinin tövbesini kabul edip, onu af etmesi daha büyük bir küfür müdür ?

    ‘Bu soruya cevap vermeye yetecek din bilgim yoktur’ diyenlere de başka bir soru sorarak bitirelim: Bu yargılama maratonunu kellesini kaptırmadan tamamlayan Hataylı berberin ülkeye girişinin VİP Salonundan yapılması ve doğruca Başbakan’ın yanına gönderilip akşam haberlerine yetiştirilmesi sizce uygun mudur ?

    Kalın sağlıcakla…

    Av. Cemil CAN

  • Bencillik Çocukluğu Gölgeliyor

    İngiltere’de çocukların karşı karşıya olduğu en büyük tehlikenin, yetişkinlerin bencilliği olduğu öne sürüldü.

    Çocuk Derneği adlı sivil toplum kuruluşunun üç senelik çalışmasının ürünü olan rapora göre, kişisel başarı peşindeki yetişkinlerin agresif tavırları, çocukluğun güzel geçmesini engelliyor. Rapor “Güzel Bir Çocukluk – Rekabet Çağında Değer Arayışı” başlığını taşıyor. Buna göre günümüz toplumunda kişisel mutluluk, çocukların iyiliğinden önce geliyor.

    Raporun baş yazarı olan İşçi Partili Lordlar Kamarası üyesi Lord Richard Layard, “Kişisel özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkı pekçok faydayı beraberinde getirdi” diyor.

    “Ancak İngiltere’de (…) terazinin ibresi şaştı.”

    Bir diğer katılımcı olan İngiltere Başpiskoposu Rowan Williams da toplumun çocukların gereksinimlerine kulak tıkadığını, duygusallık ve panik yüzünden onlarla ilgili meseleleri tartışmanın imkansız hale geldiğini savunuyor.

    Rapordaki uzun öneriler listesinde bazı sınavlara son verilmesi, okullara derece verilmesinden vazgeçilmesi, 12 yaşından küçükleri hedefleyen reklamların tamamen yasaklanması, ilişkileri sallantıda olan anne babalara bedava psikolojik yardım verilmesi, ebeveynlerin çocuklarına bakmak üzere evde kalmasının kolaylaştırılması gibi öneriler yer alıyor.

    Ancak bazı bulgu ve öneriler, hayli tartışma yaratacak cinsten.

    Raporda bazı araştırmalara dayanılarak anne ve babası boşanmış olan çocukların, hala birlikte olan ailelere kıyasla, okulda başarı şansının yarı yarıya azaldığı, davranış bozukluklarının ve depresyonun arttığı öne sürülüyor.

    Ayrıca annelerin çalışmasının, çocuklara zarar veren unsurlardan biri olduğu belirtiliyor.

    Bir başka öneri ise anne-babalara sorumluluklarını hatırlatmak üzere, nikah töreni benzeri resmi doğum törenleri düzenlenmesi olduğu belirtiliyor.

  • Çubuklulara Saygım Sonsuz

    Ak Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, kendisi ile ilgili yerel basında çıkan haberlere açıklık getirdi.

    Ak Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, yerel medyada çıkan ve kendisine atfedilen sözlerle ilgili olarak haberlere bir açıklama yaptı.

    Çubuk halkının hür iradesine sonuna kadar saygılı olduğunu ifade eden Kapusuz şu açıklamada bulundu; “Hakkımızda çıkan ‘Çubuk’ta kimi aday koyarsak koyalım seçimi kazanırız.’ sözleri şahsıma ait değildir. Bu sözleri bana ve partime iftira olarak ve kasıtlı olarak dolaştırıyorlar. Bunu söyleyenler ispatlamak ve kanıtlamak zorundadırlar. Ben, halkımızın ve özellikle Çubuk halkının seçme hakkına ve iradesine saygım sonsuzdur.

    Benim siyaset ve ahlak anlayışım seçmenlerimizi ve saygıdeğer halkımızı ‘sürü yerine, adaylarımızı sopa yerine koyacak’ bir yanlışlığa asla musade etmez. Bu yalan ve iftiraları uyduranları şiddetle kınıyorum.

    Partimize %73 oy veren Çubuk halkımıza ve seçmenlerimize saygı ve güvenimi bir kez daha ifade eder. Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında devam eden ilgi ve teveccühlerine şükranlarımı arz ederim. Zaten bu karalama ve iftiraların asıl nedeni partimiz ile halkımız arasındaki karşılıksız sevgi ve gönül bağını zedelemektir. Ama korkunun ecele faydası yoktur. 29 Mart 2009 Pazar günü aziz halkımız gereken cevabı sandıkta verecektir. ” dedi.

  • DSP ÇUBUK BELEDİYE BAŞKAN ADAYI

    Çubuk kabuğunu kırarak, bir Avrupa ilçesi olacak

    15 yıldır Çubuk’ta yaşadığını belirten DSP Çubuk Belediye Başkan Adayı Haluk Aras, Çubuk’a hizmete hazır.

    Belli ilkeleri olduğunun altını çizen Aras; “Bizde öncelik dürüstlük ve insanları sevmektir. Halkın katılımıyla dürüst ve şeffaf belediyecilikten yanayım. DSP ilçenin çehresini değiştirecek. Çubuk kabuğunu kırarak, bir Avrupa ilçesi olacak.

    “Bedava Hizmete Son Vereceğiz”

    Projelerini sıralayan Aras; Halkımızın katılımıyla şeffaf ve adil belediyeciliktir. Kişilere özel imara dur, projeli yeni imara devam edeceğiz. Çubuk – Ankara arası ulaşım ve trafik sorununu çözeceğiz. İşsiz gençliğe ve işsizlere iş istihdamı sağlayacağız. Bedava hizmete son vererek ilçemizin çıkarları için çalışacağız. Alt yapı hizmetlerini geliştireceğiz. Yeniden Yeşil Çubuk projesi yaratacağız. İçme suyu projesi, Öğrencilere burs imkânı sağlayacağız. Genç yaşlı herkes için spor kompleksi açacağız. El emeği göz nuru atölyeler açacağız. Kendi imkânlarıyla hacca gidemeyen Müslüman kardeşlerimizden 15 kişiye her yıl hacca göndermek olduğunu ifade etti.

    Ekiplerinin hazır olduğunu belirten Aras, “Biz bu işi yapacağımıza inanıyorum. Yapanlardan en iyisini yapacağımıza da inanıyorum. Halkımızın desteğini aldık ve onların yanındayız.

  • Çubuk Ak Partiden Gövde Gösterisi

    Çubuk Ak Parti Adayı Dr. Mustafa Özden ve Ak Parti Teşkilatı ile Sanayi Esnafını gezerek gövde gösterisi yaptı.


    Ak Parti Çubuk Belediye Başkan Adayı Dr. Mustafa Özden Çubuk esnafı ile bir araya gelmek için başlattığı esnaf ziyaretlerine devam ediyor. Çubuk Sanayisinde bulunan esnafını tek tek ziyaret eden Özden ve Ak Parti Teşkilatı dükkân dükkân gezerek esnaflara “hayırlı iş, bol kazanç dileğinde ve dua, destek” talebinde bulundu. Sanayi Esnafı ziyaret esnasında Özden ‘e seçildiğinde de kendisini burada görmek istiyoruz talebinde bulundu. Özden’in cevabı ise “Buradan basın aracılığı ile de sizlere söz veriyorum kayıt altına alabilirler. Her zaman yanınızda olacağım ve beni seçimden de sonra burada göreceksiniz.” dedi.

    İş yeri sahipleri ve çalışanları ile tokalaşarak bir süre sohbet eden Özden, “Sizlerin ve vatandaşlarımızın daha iyi şartlarda mutlu ve huzurlu yaşamaları için çalışacağız” dedi.

    Özden’i yanlarında görmekten mutlu olduklarını belirten esnaf, bu ziyaretleri ile de Ak Parti Adayı Özden’in bizleri önemsediğini görmek bizleri mutlu etmiştir kendisine teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandılar.

  • Çubuk’ta Siyaset Sönük Geçiyor

    İki kez Uluslararası turşu festivali nedeniyle Çubuk’ta uzun bir süre bulundum. Türkiye’den olduğu kadar dünyanın çeşitli ülkelerinden festivale gelenleri gördüm. Çubuk özellikle son yıllarda festival ile kendini tanıtmış bir ilçe. Tanınan ilçede de siyaset renkli geçer. Aday adaylığı sürecinde Ankara’nın en çok ismi barındıran ilçeler arasında Çubuk yer almış. İşte Çubuk’ta bugün itibarıyla siyasette son durum.

    AK PARTİ’DE ZAAFİYET DÖNEMİ

    AK Parti belediye için hizmete soyunmuş aday adaylarından yola çıktığı Mehmet Saat, Süleyman Haksever, Hasan Coşkun, Lokman Özden, Raziye Ağören, Murat Aslan, Mustafa Usta, İbrahim Ayaz, İbrahim Taşkesti, Şevket Tandoğan ile bu yarışı Mustafa Özden ile noktalamış. AK Parti’den Mustafa Özden Çubuk Belediye Başkan Adayı olarak açıklandı. Özden Çubuk İmam_Hatip Lisesinde öğretmenlik yaparken istifa edip yarışa katılmıştı. Çubuk’un yerlisi Yukarı Çavundur beldesinden. Çevresinde kendisini yetiştirmiş, sesiz sakin biri olarak tanınıyor. Devlet Bakanı Sayın Sait Yazıcıoğlu’nun talebesi olduğu için onun referansı ile göreve talip olduğu söyleniyor. Adaylığı açıklandıktan sonra sadece Aday adalarından Mehmet Saat, Mustafa Usta ve Şevket Tandoğan’la birlikte gövde gösterisinde bulunduğu ve sevenlerinin karşısına çıktığı diğer aday adaylarını yanında bulamadığı Çubuk’ta konuşuluyor. İşin garibi Yukarı Çavundur Belediyesi başkanı Lokman Özden Mustafa Özden’in amcasının oğlu. Aynı zamanda Ak Partiden aday adayı olan Lokman Özden bile hala birlikte değil. Diğer aday adaylardan Süleyman Haksever bir dönem belediye başkanlığı yapmış biri, Hasan Coşkun Saray Belediye Başkanı. Her ikisi de deneyimli birer siyasetçi olmasına rağmen hala Çubuk AK Parti Belediye Başkan Adayı Mustafa Özden’in yanında gözükmüyor. Bir tane seçim bürosu var ama oda kapalı. AK Parti de bir hareket yok. Yoksa var da mı biz eksik bilgi alıyoruz. Neyi kimi bekliyorlar? Henüz Çubuk da Ak Parti adaylık açıklamasının rehavetini üzerinden atlatamadı dersem yanılmamış olur muyum bilemiyorum.

    MHP’DE SESSİZLİK HÂKİM

    AK Parti de zafiyet dönemi yaşanıyor da MHP’de farklı bir ortam mı var. ?
    Hayır. Ora da da bir hareketlik göremiyoruz. MHP Çubuk’ta 1999 – 2004’ta belediye başkanlığı yapmış bir deneyimli ismi Mustafa Gökmen’i aday gösterdi. Kendisi arsa alım satımı, servis ve gıda üzerine ticaret yapıyor. Halk kendi döneminde ilçenin deprem bölgesi ilan edilmesi aleyhine olduğunu , “Görev yaptığı dönem de fazla öne çıkmadı. Dişe dokunur hizmetleri yoktu. Olsa da Ankara Büyükşehir Belediyesi AK partili olduğu için hizmet getiremezdi ” diyor v e ekliyor.” Bunu denedik, MHP keşke başkasını aday gösterseydi.”diyor. Mustafa Gökmen hakkında sonuç olarak sevenleri ” MHP Çubuk’ta seçim alacak güçte bir parti görünümünde. Üzerinden olumsuzlukları atar, çalışırsa seçimi alacak partilerden biridir ” diyorlar.

    ÇUBUK’DA BBP FAKTÖRÜ DE VAR

    Çubuk teşkilatı liderleri Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun dik duruşunu aynen sergiliyor. Durali Simsar adında müteahhit bir adayı ile yola çıktı. Adayı Çubuk’ta sevilen bir isim. Birçok kişiyi ev sahibi yapmış. Ticarette özüne sözüne güvenilir kişi denilir ya işte öyle bir kişi olduğu söyleniyor. BBP Partisi’nin Çubuk’ta seçimin galibi gelecek özellikleri sahip olduğunu söyleyenlerde az değil. Sanırım bu durumu genel merkezde bildiğinden oraya ayrı bir gözle bakıyorlar.

    SAADET’E SESSİZ YAKIŞMIYOR

    Saadet Partisi Genel Başkan Numan Kurtulmuş ile bu seçimde yeni bir strateji izliyor. Yerel ve genel basının dikkatini çekecek açıklamalarla gündemde. Parti Ankara’nın çoğu ilçelerinde öne çıkan güçlü isimlerle belediyelere talipler. İş Çubuk’a gelince biraz sessizliğe gömülmüş. Ticaretle uğraşan Ekonomist adayı Yusuf Mertoğlu Fazilet Partisi döneminde Eski Çubuk Belediye Başkan Yardımcılığı yapmış deneyimli biri. Ancak aktiviteleri pek konuşulmuyor.

    CHP KARAYALÇIN’A GÜVENİYOR

    CHP adayı Salih Er genç bir öğretmen. Seçim sathında eğitimle ilgili projelerle uğraşıyor. Yatıyor, kalkıyor gitti her yerde “Eğitim “diyor. CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Karayalçın gelecek Çubuk’ta partiye hareket getirecek diye bekliyor.

    DSP “HALUK ARAS” DEDİ

    Çubuk’ta güvercinlerin umudu Haluk Aras. Kendisi hakkında ilçede araştırma yaptık, fazla bileni tanıyanı yok. Ama aleyhine de bir şey söylenmiyor.

    DEMOKRATLAR GEÇ KALDI

    Demokrat partinin bir seçim bürosu olmasına rağmen henüz adayı belli değil. Aynı şekilde Pursaklar da da Demokrat Partinin adayı belli değil. Süleyman Soylu ve ekibinin bir an önce adaylarını açıklamasını bekliyor partililer.

    İLKLER OLACAK MI?

    Çubuk’un siyasi tarihinde hiçbir dönem siyasi partinin İlçe Başkanlığı ile Belediye Başkanı uyum içinde olmamış. Hep sorunlu olmuş. Çubuk da bir partinin adayı hiçbir kez ikinci dönem belediye başkanı seçilmemiş. AK Parti Çubuk İlçe Başkanı Dr. Tuncay Acehan ” Bir ilki gerçekleştirip ilçe ile belediyeyi kazanıp uyum içinde hizmet edeceğiz” mesajı veriyormuş ama bu günkü seçim çalışması zor gibi görünüyor. Çubuk ile ilgili duyduklarımı, gördüklerimi ve tespitlerimi yukarıda sizinle paylaştım. Siyasette bu yazdıklarımı beğenenler olduğu gibi kabul etmeyenlerde çıkacaktır. Günümüzde insanların beğendiği konuyu dört kişiye, beğenmediğini on bir kişiye anlattığı bir toplamdı yaşıyoruz.

  • Çubuk’ta Muhtar Adayları da Harekete Geçti

    İlçenin 4 büyük mahallelerinden Barbaros, Yavuz Selim, Atatürk, Cumhuriyet ve Yıldırım Beyazıt Mahalle muhtarları çalışmalarını mahallelerinde sürdürüyor. Afişlerini dört bir yana asıp, broşürlerini seçmenlerine ulaştıran mahalle muhtarları sıkı bir yarış maratonuna girdiler.

    Yıldırım Beyazıt Mahallesi Muhtar Adayı Veysel Koç Çubuk’un en büyük mahallesi olan Yıldırım Beyazıt’ın kendisi kadar sorunlarının da fazla olduğunun altını çizdi.

    Yıldırım Beyazıt Mahallesinin sorunlarını iyi bilen biri olduğunu belirten Veysel Koç; “Mahallemiz de 45 yılı aşkın bir süredir ikamet etmekteyim. Mahallemizin sorunlarını gerekli mercilere bildirerek sorunların çözümü için uğraşacağım. Sorunları mahalle sakinlerimiz ile beraber çözeceğiz. Oy verene de vermeyene de aynı eşitlikte davranacağım. Dürüst bir mahalle yönetimi ile elimi taşın altına koydum. Mahalle sakinlerimize son olarak şunu söyleyeceğim. “Gelin mahallemizi elbirliğiyle beraber yönetelim” diye konuştu.

  • Çubuk’un Nüfusu Rekor Kırdı!

    Geçmiş senelerde 23 bin nüfusu ve yeşili ile bilinen Çubuk şimdilerde 74 bin 507 kişiye ulaşmış, yeşil yerine beton binalarla doldu. Türkiye İstatistik Kurumu, adrese dayalı nüfus sistemine göre Çubuk’un nüfusunu 74 bin 507 olarak Türkiye’nin nüfusunu ise 71 milyon 517 bin 100 olarak açıkladı.

    Bu sonuçlara göre Sirkeli Beldesinin de ilçeden ayrılması ile 2007 yılında 83.826 kişi olan nüfusu 2008 yılında 80.123 kişiye düşerek 3.703 kişilik bir kayıpla 2009 yılına girmiş oldu.

    Ayrıca bu verilere göre ilçe merkezi 2007 yılı ile 2008 yılı arasında bazı köylerin mahalle statüsünü kazanması sebebi ile 8.204 kişi arttı. Çubuk son yıllarda aldığı birçok göç, nüfusunu birden 2– 3’e katlayarak rekor kırdı.

  • ABD Ordusu İntihar Rekoru Kırıyor

    ABD’nin 2007’de intihar eden asker sayısı 115

    Silahlı Kuvvetler yetkililerinin verdiği bilgilere göre, 2008 yılında 128 asker intihar etti.

    15 ölüm olayı da intihar kuşkusuyla inceleniyor.

    Askeri yetkililer, intihar eden asker sayısındaki artışın nedenlerini bilmediklerini, ama Irak ve Afganistan’daki savaşların yoğunluğu ve uzunluğunun önemli bir etken olduğunu düşündüklerini söylüyor.

    Kara Kuvvetleri yetkililerinden Pete Geren, sorunun çok büyük bir zorluk oluşturduğunu belirterek, ”Bu rakamlar neden artıyor? Bilemiyoruz. Ama söyleyebileceğimiz, sorunu çözebilmek için elinden geleni yapmaya hazır olduğudur” dedi.

    İntihar edenlerin yüzde 35’inin çatışma alanlarına gitmemiş olan askerler olduğu, yüzde 30’unun ise aktif görevdeki askerler olduğu saptandı.

    Aktif görevdeki askerlerin yüzde 75’inin ise Afganistan ya da Irak’ta ilk görev turunda oldukları belirtiliyor.

    İntiharların yüzde 35’i de askerler çatışma alanındaki görevlerinden geri döndükten sonraki bir yıl içinde gerçekleşmiş.

    Son veriler, ABD ordusundaki intihar oranlarının ülkedeki siviller arasındaki intihar oranlarının üzerine çıktığını ortaya koyuyor.

    Kara Kuvvetleri Komutan Yardımcısı General Peter Chiarelli, intiharlarda Irak ve Afganistan’daki çatışmaların yarattığı stresin etkisinin olduğu konusunda tereddütünün bulunmadığını söyledi.

    Amerikan ordusu, eğitim çalışmalarını askerlerin hem kendilerinde hem de silah arkadaşlarında varolan intihar eğilimleri konusunda sezgilerini güçlendirme yönünde yoğunlaştırdıklarını söylüyor.

  • Hizmet İstiyorsan Vergini Öde

    Mükelleflerin Emlak Vergisi ve işyerleri için ödenmesi gereken Çevre Temizlik Vergisini ödememeleri durumunda haciz işlemlerine başlanılacağını belirten Başkanvekili Halil Soba, cezalı duruma düşmemeleri ve vergilerini zamanında yatırmaları konusunda mükellefleri uyardı. Belediyenin alacağının 2009 yılı hariç 1 milyar beş yüz bin TL’in üzerinde olduğunu belirten Soba, mükelleflerin belediyeye olan borçlarını ödemediği takdirde Şubat ayından itibaren haciz işlemlerine başlanılacağının altını çizdi.

    Belediyenin mükelleflerden alacağını alamadığı için hizmet üretemez duruma geldiğinin altını çizen Soba şunları söyledi:” Şu anda belediyemizin geçmiş yıllardan emlak, işyerleri için çevre Temizlik vergisi, kira bedeli, para cezaları, kaynak suları harcı ve benzeri gecikme faizleri hariç 1 milyar beş yüz bin TL’in üzerinde alacağı bulunmaktadır. Belediye alacaklarını alamadığı için hizmet üretemez duruma gelmiştir. Mükelleflerin belediyemize olan borçlarını ödememeleri durumunda Şubat ayından itibaren haciz işlemlerine başlanılacaktır” dedi

    Soba, mükelleflerin borçlarını ödemeye geldiklerinde çok kısa sürede işlemlerini yaparak belediyeden memnun bir şekilde ayrılmalarını sağladıklarını da sözlerine ekledi.