logo

Çubuk İlçesi Hakkında

Ankara Çubuk İlçesi Hakkında geniş bilgi siz değerli okuyucularımız için ilçemiz hakkında geniş bilgileri sunuyoruz.

Çubuk kelimesi üzerine: Çubuk kelimesi farsça da çıb, Çubuk şeklinde kullanılmaktadır. Dilimizde çubuk veya çıbık olarak geçmiştir. Uzun değnek, ağaç, düz dal,  odun, sopa, çomak, çöp, kökleşip kütük üzerine dikilen dal anlamına gelen Çubuk; artık bizim Milli kelimemiz olmuş, fethedilen ülkeler gibi kültürümüz üzün sayısız sayıları arasına girmiştir. Biz onu öyle dallandırıp budaklandıkmışız ki; bağımız bahçemiz evimiz damımız hep onunla süslenmiş ve Edebiyatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Asma çubuğu, demir çubuk, kükürt çubuğu, davul veya dümbelek çubuğu, akümülatör çubuğu, yalıtkan çubuk, bağ çubuğu,  balina çubuğu, boyunbağı çubuğu, çapraz çubuğu, denge çubuğu,   baskı çubuğu, doldurma çubuğu, kontrol çubuğu, koşum çubuğu, rayba çubuğu, gibi şekline giren bu kelime; Anadolu’nun bağrına bir kazaya ad olunca daha da önem kazanmıştır. Eskiden saraylarda ve büyük konaklarda tütün çubuklarını hazırlayan veya çubuk yapıp satan kimseyi çubukçu derledi. Eskiden tütün içmek için kullanılan uzun ağızlı 30-40cm den 2-2,5m ye kadar uzunlukta olurdu. Sigara kâğıdı bulunmadığı zamanlarda pek yaygın olan çubuk, en çık kiraz ve yasemin ağacından yapılırdı. Ayrıca gül ve başka güzel kokulu ağaçlardan pelesenkten fildişinden yapılma çubuklar da vardı. Çubuk bir parçadan yapıldığı gibi yivlerle birbirine geçirilmiş üç-beş parçadan da meydana gelir. Ayrıca çubuk yapan esnaf da vardı. Usta esnaf lüle ve çubuklara kendi adalarını da kazırlardı. Bu çubukların üzerleri her türlü sana işlevleriyle bezenidir. Osmanlı saray ve konaklar altın, gümüş ve savatla süslenir, yer yer değerli taşlar da konurdu. Bilakis padişahların çubuklarına elmas pırlanta süsler de konulurdu. Eskiden çubuk içmenin kendine has bir yolu yol damı vardı. Bundan dolayı saraylarda, paşa konaklarında çubukçu başı çubukçu ağaları ve ateşçi gibi görevliler bulunurdu. Çubuk içilirken ortaya önce takatuka denilen dikdörtgen şeklin ve pirinçten yapılmış küllük tabla konur. Daha sonra görevliler çubuğun lülesini tablaya dayar, ağız ucu da misafire uzatılırdı. Misafir sol eliyle tutar; ateşçi elinde sitil denilen ve içinde fındık ateşi adı verilen küçük kömür ateşleri dolu bir mangalla gelir. Çubukçu başı çubukların lülelerine maşa ile ateş koyardı. Kullanmadığı zamanlarda çubukları koymak için yapılmış dolap veya duvarlara oyulmuş yuvalı ve raflı yere çubukluk denirdi. Çubukluk Türk mimarisinde önemli bir yer tutardı. Bunun türlü süsleri bezenmiş çeşitli biçimlerine rastlamak mümkündür. Bir kumaş veya halının üstüne değnekle vurarak tozunu çıkarıp temizlemeye çubuklamak dendiği çoğumuz biliriz. Çubuk deyince aklımıza; yeni yetişmekte olan bir ağaç sürgünü gelir. Biz buna fidanda deriz çiçeği burnunda olan gençlere ‘’fidan gibi’’ dediğimiz çık olmuştu. Kısacası gelişmenin büyümenin bir ifadesidir, Çubuk. Hele bide sulayacak büyütecek, koruyup gözetecek insanları varsa dalları asırlara ulaşacak bir çınar gibi, heybet ve haşmetli günden güne gelişecektir. Gerçekten de çubuk ağaçlık fidanlık bağlık bahçelik bir yerdir. İsmi cismine uygun cismi ismine… Çubuk bir insan ümididir, dayanağıdır. Elindeki değneği ve güvencesidir. Ha bir çobanın elinde ya da olmuş ha Hz. Musa’nın elindeki asa… Biz bunların hepsine birden bir ad vermişiz ÇUBUK… Çubuk, ince zarifliğin ifadesidir, yaşken eğilir. Ona en güzel şekli ancak bu haldeyken verebiliriz.

Bu Çubuk bizim Çubuk’umuz geliniz ona bütün güzellileri biz verelim. Çubuk ve civarı Anadolu’nun Türkler tarafından fethi sırasında ilk ele geçen yerlerdendir. Bu bölgeyi, Selçuklu komutanlarından Çubuk Bey ele geçirmiştir. Çubuk isminin buradan gelmiş olabileceği konusunda görüşler bulunmaktadır. Çubuk’un ilk isminin Çubuk abat (Çubuk’un abat ettiği yer) olması da bu görüşü desteklemektedir. Çubuk’a bağlı olan Kışlacık, Ahurköy, Yaylak, Aşağı ve Yukarı Okçular köyleri de 1402 Ankara Savaşı sırasında Yıldırım Beyazıt tarafından kullanılan yerler olup, kullanılış şekline göre adlandırılmıştır: Kışlacık; karargâh olarak, Yaylak; hayvan otlakları, Ahurköy, ahırların bulunduğu yer, Aşağı ve Yukarı Okçular köyleri de vadiden gelecek olan düşmana karşı Osmanlı ordusu okçularının yerleştirildiği yerlerdir. Köy isimlerinin büyük bir kısmı 24 Oğuz Boyu’ndan birisinin ya adıdır ya da bu boy isimlerini çağrıştırır (Melik şah, Yukarı Çavundur, Büğdüz vb.)

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün

Çubuk’a yapmış olduğu geziler: 1402 Ankara Savaşı’na da sahne olan Çubuk Ovası üzerindeki Melikşah Mahallesi’nde, doğal olarak yer altından çıkan kükürtlü sıcak su kaynağı üzerine, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan açık havuz şeklindeki hamamı, 1933 yılında ATATÜRK ziyaret etmiştir. Bu havuzda bir müddet dinlenmiştir. 16.06.1935 te ATATÜRK’ ün Çubuk’a Başbakan İsmet İNÖNÜ, Naşa Vekili Ali ÇETİNKAYA ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Binbaşı İsmail Hakkı TEKÇE ile beraber yapmış olduğu gezi sırasında çekilmiştir. Atatürk Caddesi üzerinde bulunan su kuyusu yanında bir hatıra fotoğrafı çektiren ATATÜRK, beraberindekilerle şimdiki belediye iş hanı arsasındaki çay bahçesinde dinlenmiş, halk ile sohbet ederken kendisine ayran ikram edilmiştir.

ATATÜRK Çubuk’un kuzeyinde bulunan Karagöl mesire alanına hareket etmiş, Kışlacık köyüne vardıkları zaman köy halkının sevgi gösterileri ile karşılanmış ve halkın dertlerini dinlemiştir. Burada bir müddet Ceviz ağacının altında dinlenmiştir. Karagöl’e ulaşıldığında, gölün doğal güzelliği ATATÜRK‘ü etkilemiş, hava ve suyunun çok iyi oluşu nedeniyle buraya Verem hastanesi yaptırılması gerektiğini söylemiştir. ATATÜRK ün burada öğle yemeği yediği söylenmektedir. Karagöl ile Aydos Yaylası arasında doğal yapısı nedeniyle, bu bölgede küçükbaş hayvancılığını geliştirmek amacıyla, ATATÜRK ‘ün emri üzerine Aydos Yaylasına mandıra yapılmıştır. Buradaki Merinos koyunlarının 6 Binin üzerine ulaştığı söylenir. Bu sürülerin baharla birlikte Aydos Yaylasına otlatmak üzere çıkarıldığı, sonbahar mevsimi sonlarında Ankara’ya götürüldüğü, otlak için yaylaya getirilen küçükbaş hayvanlardan elde edilen sütten kaşar ve beyaz peynir yapıldığı, bu peynirlerin at arabası ile yayladan alınarak Çubuk’ta depolandığı, hafta sonlarında Ankara’dan gelen kamyonla bu peynirlerin götürülerek Ankara halkının ihtiyacının giderildiği anlatılır. Yıllarca Atatürk Orman Çiftliğine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren mandıra kapatılmıştır. Atatürk Mandırası’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı envanterine tescil işlemleri yapılmıştır.

Tarihi Çubuk Evleri: Kent içerisinde şu anda görülebilecek bazı tarihi yapılar bulunmaktadır. Bu yapılar Tüzün, Öker, Gedikoğlu, Korman, Balcı, Yıldırım, şen ve Yeni ailelerine aittir. Bu yapıların bazılar kerpiç, bazıları ise ahşap yapılardır ve Sivil Mimarlık örneği grubundadır. Bu yapıların çoğu Ankara Koruma Kurulu ve Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından koruma altına alınmıştır. Balcı Ailesi’ne ait olan yapı bir müddet hayvanlardan elde edilen süt ve peynir ürünlerinin depolanmasında ve buradan Ankara’ya sevk edilmesinde kullanılmıştır. Ayrıca kaymakamlık konağı olarak ta kullanılmıştır. Bu tarihi mirasımız belediyemizin girişimiyle Kültür Bakanlığı’na tescil işlemleri yapılmıştır. Üçünün röleve projesi tamamlanmış olup birinin restorasyonuna başlanmıştır.

Çubuk’un Tarihçesi: Çubuk; ovaya ve içinden geçen çaya adını veren bir yerleşim merkezidir. Türklerin Anadolu’ya hâkim oldukları dönemde kurulan yerleşim yeri, Ankara’nın kuzey doğusunda, Karadeniz bölgesinin geçiş kuşağında yer alır. Adını kurulduğu yerin yeşil olmasından almıştır. Çubuk, Ankara Savaşı ile birlikte tarihi önem kazanmış bir ilçemizdir. ılk ve orta çağdan itibaren Kral ve ipek yolu güzergâhında bulunan Çubuk toprakları, tarihi gelişim sürecinde, ister yerleşme, ister ekonomik faaliyetleri ile bazen hızlanan, bazen yavaşlayan dönemleri yaşayarak günümüze gelmiştir. Orta Anadolu bölgesinin geçiş kuşağında bulunan kent, Çubuk Ovası ve Çubuk Çayı’nın suladığı topraklar, dünden bugüne yerleşmenin yoğunlaştığı tarım alanlarıdır. Ankara’nın fethedilmesinden sonra kurulduğu tahmin edilen Çubuk yerleşim alanı, tarih içinde Hattiler, Hititler, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Bıraktıkları tarihi kalıntı ve izler; bu uygarlıkların kültür ve medeniyetlerini günümüze ulaştırmıştır. Çubuk ve çevresinde ilk yerleşen Türk boyları genellikle harabe ve yüksek yerleri seçerek yeni iskân merkezleri kurmuşlardır. Bu nedenle bölgede Roma ve Bizans dönemi izlerine rastlanır. Çubuk’ta Balıkhisar köyündeki kalıntılar, Camili ve Çat Köy’deki kale ve kalıntıları, Güldarpı köyünde yapılan kazılarda bulunan mermer aslan heykeli ve Yakup Derviş köyündeki mezar kalıntıları Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılardır. Türklerin bölgeye yerleşmelerinin, Ankara’nın fethinden sonra gerçekleştiği kabul edilmektedir. Bölgeye gelen Türkler, askerlerinin yanında ailelerini, gelenek, göreneklerini, inançlarını ve yol boyunca kazandıkları maddi, manevi kültür değerlerini de yanında getirmişlerdir. Çubuk’ta bulunan Sele Köyü’nde türbesi olan Seyyid Kalender Veli, bir derviş olup, Horasan’dan gelen alperenlerdendir. Cumhuriyet Mahallesi’nde (Çubuk Lisesi yanında) daha önce bulunan ve şimdi yerinde iskân edilen binaların bulunduğu Gül Baba türbesi (zaviye) de döneme ait izler arasında yer alır. Gelen erenler, Ankara ve çevresinin Türkleşmesinde, yurt olmasında öncü olmuşlardır. Çubuk ve Ankara çevresi 1354 yılında Osmanlı hâkimiyetine katılmıştır. Osmanlı kaynaklarında Çubuk Bazarı, Çubuk abad aslında yerleşim yeri olarak geçer. Abad: mamur, şen ve bayındır anlamına gelir. Evliya Çelebi 17. yüzyılda doğudan batıya doğru yaptığı seferi anlatırken; Çubuk ovasını 10 gün boyunca gezdiğini ve burasının 150 akçelik kaza, 7 nahiye ve 70 köyden oluştuğunu belirtmektedir. Evliya Çelebi seyahatnamesinden anlaşılacağı üzere Çubuk’un 1648 yılında bir yerleşim yeri olduğu açıktır. 1902 yılında kaza olmuş, 1907 yılında Ankara’ya bağlı nahiyeye dönüştürülmüştür. 21 Ekim 1920’de TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa ve Bakanlar Kurulu imzasıyla tekrar kazaya dönüştürülen Çubuk’ta bulunan Raylı (Akyurt )ve Sirkeli köyleri nahiye yapılmıştır. 1990 yılında Akyurt Çubuk’tan ayrılarak ilçeye dönüştürülmüş, 2005 yılında alınan kararla da Ankara Büyükşehir sınırları içerisinde yer almaya başlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk 1933 yılında; Melikşah Köyü’nde yer alan açık havuz şeklindeki Melikşah hamamını, 16.06.1935 tarihinde Başbakan İsmet İnönü, Ali Çetin kaya, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Binbaşı İsmail Hakkı Tekçe ile yaptığı gezide Çubuk’u ziyaret etmiştir. Çarşı merkezinde üzeri kapalı tutulan su kuyusu yanında hatıra fotoğrafı çektiren Atatürk ve maiyetindeki heyet ile birlikte şimdiki belediye binasının bulunduğu çay bahçesinde istirahat etmiş, halk ile sohbet ederek daha sonra Kışlacık Köyü ve Karagöl’ü ziyaret etmişlerdir. Aydos Dağı Yaylası’nda küçükbaş hayvancılığı geliştirmek amacıyla Atatürk’ün emri ile yaylaya mandıra yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk “Tarih, bir milletin kanını, hakkını ve varlığını hiçbir zaman inkâr edemez” diyerek tarihin önemini vurgulamıştır.

Ankara Savaşı 1402: Kaynaklarda, 1402 Ankara Savaşı olarak bilinen ve Timur imparatorluğu ve Osmanlı Devleti arasında geçen bu savaş, Ankara’nın kuzey doğusunda, Çubuk Ovasında ve köylerinde yapıldığından, yöremizin tarihi açısından önem taşımaktadır. 15.yüzyılda devletten imparatorluğa, Dünyanın tek hâkimi olma hırsı ve ihtirası iki Türk devletini Anadolu’da karşı karşıya getirmiştir. Timur’un kendisini Cengiz han imparatorluğunun varisi olarak görmesi, Timur Han’ı Anadolu ve Suriye seferine yöneltti. Yıldırım Beyazıt Han da; Oğuz Han’dan geldikleri yirmi dört oğuz boyundan Kayılara mensup olduğu iddiasıyla ata yurduna yönelerek Timur’a karşı siyasi gücünü ve konumunu kuvvetlendirmek istiyordu. Bu nedenle Yıldırım Beyazıt Han 1258 yılında, Moğolların Bağdat’ı istilası sonucunda Bağdat’tan kaçarak Mısır’ daki Memluk Devletine sığınan halifeden “Rum Sultanı” unvanını alarak Anadolu hâkimiyetini mefiru kılmıştır.

Balkanlarda HHıristiyanlara karşı Yıldırım Beyazıt’ın yaptığı savaşlarda elde ettiği başarılar Timur’un takdirine sayan oluyordu. Fakat bu durum Timur’un Anadolu ya yönelmesine engel olamadı. Çünkü Yıldırım Beyazıt a karşı başarısız olan Anadolu beyleri sürekli Timur u Beyazıt a karşı kışkırtıyorlardı. Buna bağlı olarak Timur’un Bağdat’a aldığında buranın hâkimi Ahmet Celayir, ardından Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un önce Memluk Devletine daha sonra Osmanlı sarayına sığınmaları Timur ordusunun Anadolu ya yönelmesini kaçınılmaz kıldı.

Erzincan ve Sivas’ın Timur’un hâkimiyetine girmesi, iki devleti doğuda sınır yaptı. Hele Timur’un Sivas’ı alarak kaledeki esirleri diri diri gömüp, kan akıtmama sözünü yerine getirerek Osmanlıyı tehdit etmesi; Beyazıt’ın bunu hakaret sayması, savaş kaçınılmaz kılmıştır. Timur Sivas’ı alarak Anadolu’ya yapacağı seferlerde ileri karakol olarak kullandı. Anadolu da Timur ile Beyazıt’ın birbirini küçük düşürücü tehditkâr mektupları, birbirine sundukları kabul edilemez teklişer, iki tarafı Çubuk Ovasında karşı karşıya getirdi. Tokat, Kırşehir, Kızılırmak kıvrımı takipleri sonunda Ankara’yı kuşatan Timur; Beyazıt’ın Kalecik üzerinden Ankara’ya geldiğini haber alınca kuşatmayı kaldırarak, Çubuk Ovasına çekildi. Ankara Savaşı 1402 Osmanlı ordusu da peşinden ovadaki yerini aldı. 28 Temmuz 1402 Cuma günü, yapılan savaşın geçtiği alan, bugün Esenboğa Havalimanı’nın batısındaki, Kızılca Köy deresinin Çubuk Çayı’na kavuştuğu, Kutu ören, Yazır, Melikşah, İki pınar, Kızılca ve Dumlupınar köylerinin bulunduğu alanda cereyan etmiştir. Timur’un ordusu Süvari ve Şövalyelerden, Beyazıt’ın ordusu ise piyade askerlerden oluşuyordu. Sayılar kaynaklarda oldukça farklı belirtilmesine rağmen Beyazıt’ın 70-80 bin kişilik kuvvetine karşılık; Timur’un ordusu bunun iki katı idi. Savaşın yoğunlaştığı anda, Osmanlı Devleti yönetimindeki Kara Tatar’larla, Timur’un savaşlarında savaşan beylerinin yanına geçen Anadolu Beyliklerine ait kuvvetler bu savaşın seyrini değiştiren en önemli gelişmedir. Günü birlik savaşta ikindiye doğru Osmanlı sipahileri dağılmış bütün beceri ve gayret piyadeye kalmıştır. Bu direniş ne yazık ki yenilgiyi önleyememiştir.

Osmanlı Devleti Ankara Savaşı ile ilk yenilgisini aldı. Beyazıt Timur’un komutanı Mahmut Han tarafından şimdiki Sarayköy çıkışındaki Yarma’da olduğu tahmin edilen bir yerde esir alındı. Kafes içinde Timur ve ordusu ile Anadolu’da gezdirildi. Savaşın sonunda Anadolu’da beylikler yeniden bağımsızlıklarını kazandılar. Osmanlı devletinde siyasi birlik bozularak fetret dönemi başladı. Bizans imparatorluğu tehditten; Avrupa Devletleri ise istiladan bu savaş sonunda bir müddet kurtuldu. Ankara Savaşı sonunda Osmanlı Devleti İslam dünyasında ve bölgede; Timur imparatorluğuna karşı rakip olma gücünü kaybetti. Timur batı seferinin sonunda Anadolu’yu yakıp yıkarak terk etti. Savaşın sonunda bölgemizdeki yerleşim yerlerinde bulunan köylerimiz onarılamayacak yaralar aldı. Timur’un ilçemizde faydalı tek bir eseri Melikşah Köyü’nde yaptırdığı açık hava hamamıdır. Timur’un komutanlarından Esenboğa( Esenboğa )ve Mahmut Han’ın (Mahmut oğlan ) isimleri yerleşim birimlerine verilerek dünden bugüne ulaşması sağlanmıştır.

Coğrafi Yapı: İç Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Sakarya bölümünde yer alan Çubuk, Şabanözü ve Orta, Kızılcahamam ve Kazan, Kalecik ve Akyurt ile çevrilidir. Güneyinde de Keçiören ve Yenimahalle bulunur. Çubuk, Karadeniz ile iç Anadolu Bölgesinin geçiş alanını oluşturan; Köroğlu dağlarının güney uzantıları arasında kalan ova ve platoluk bir sahadır. Bu saha; bugün her ne kadar dağ olarak ifade edilse de aşınarak birer aşınım yüzeyi veya birer yüksek plato özeliğinde olan kütlelerle çevrilidir. Günümüzde köy veya beldelerin bulunduğu bu platolar aynı zamanda birer yayla özelliği taşımaktadır. Ortalama yükseklikleri 1400 metreyi bulan, birer yüksek plato özellindeki Karyağdı ve Mire dağları Çubuk’un batısını oluştururken, Işık dağı ve Aydos Dağı1500 metreyi geçen yükseltisiyle kuzeydedir. 28 km. uzaklıkta bulunan ve bir krater gölü olan Karagöl yer alır. Doğuda ise 1900 metreye ulaşan idris ile Kar basan Dağı yer alır. Bu yükseltiler arasında, Kuzeydoğu-Güneybatı doğrultusunda uzanan Çubuk Ovası20 km. uzunluğu ve 15 km. ye varan eni ile geniş bir alanı kaplamaktadır. Çubuk aktif deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Taşıdığı alüvyonlarla çöküntü hendeğini, verimli bir ovaya dönüştüren Çubuk Çayı; uzun süre ilçeye hayat vermiş, Çubuk’un Yeşil Çubuk adıyla anılmasını sağlamıştır. Ankara’nın su ihtiyacının karşılanması için Ovanın güney ve kuzey uçlarında bulunan iki boğaz üzerine Çubuk I ve Çubuk II barajları yapılmıştır.

İklim ve Bitki Örtüsü: Çubuk genellikle kara ikliminin hüküm sürdüğü Ankara’da farklı iklimler vardır. Güneyde İç Anadolu’nun hususiyeti olan step-bozkır iklimi, kuzeyde ise Karadeniz bölgesinin yumuşak ve yağışlı özelliği görülür. Ankara ilinin kışları çok soğuk ve yazları da çok sıcaktır. Yıllık ısı değişikliği 40°C ile -24,9°C arasındadır. Ortalama yağış ilçelerde farklıdır. Yağış 300 mm ile 540 mm arasında, havadaki nem oranı ise % 40-79 arasında değişir. Gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı fazladır. Tuz gölüne inildikçe yağış azalır. Ortalama karlı gün sayısı bir ayı geçmez. İlin büyük kısmında bozkır (step) bitkileri görülür. İlkbaharda yeşil olan arazi yazın sararmış ve kurumuş otlarla kaplıdır. İlin kuzey ve kuzeybatısında deniz ikliminin tesiri görülür ve bu bölge geniş ormanlarla kaplıdır. Yağmur bulutlarını ormanlar ve kuzeydeki dağlar çekerek güneye inmesini önler. Ormanların çoğu korular ve baltalık orman halindedir. Yüzölçümünün % 10’u ormanlıktır. Arazinin yüzde 15’i çayır ve meradır. Tahıl ise en geniş araziyi kaplayan bir bitki örtüsüdür.

Karagöl, Çubuk ile Kızılcahamam arasında, Kavak Dağı ile Yıldırım Dağı eteğinde küçük fakat çok derin, krater bir göldür. Gölün çevresi mükemmel bir doğal güzelliğe sahiptir. Çubuk’a yaklaşık 40 km. uzaklıktadır. Çevresinde spor yapma imkanı vardır. Gölün her iki tarafı yamaçlarla çevrili olup, etrafı çam ve dağ kavağı ile çevrilidir. Göl kenarındaki ormanların içinde kaynak suları vardır. Bu sular çıkış noktasında oldukça soğuktur. Hatta kayaların aralarından çıkan suların suyun son derece soğuk olmasından dolayı Ağustos aylarında dahi donduğu görülür. Ormanlık bölgelerde av hayvanlarına rastlamak mümkündür. Tepelerde yaz aylarında bile kara rastlanır. 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’nda, Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ın orduları burada iskân etmişler ve su ihtiyaçlarını karşılamışlar. Göl için Çubuk II Barajı kente 4 km. uzaklıkta olup, Aşağı Çavundur Köyü toprakları üzerinde, dar bir boğazda toprak dolgu olarak 1964 yılında yapılmıştır. Baraja Çubuk-Karagöl yolu üzerinden ayrılan bağlantı bir yolla gidilmektedir. Ankara’nın içme suyu ihtiyacını karşılamak ve Ankara’yı Çubuk Çayı’nın taşkınlıklarından korumak amacıyla yapılan barajların ikincisidir. Bu barajın en önemli özelliği tamamen Türk düşünce, emek ve parasıyla meydana getirilmiş olmasıdır. Çubuk II Barajı da doğal güzelliği ve mesire yerleri ile oldukça yoğun bir ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Kavşakkaya Barajı: Çubuk Özlüce Köyü Mevkii’nde 1 Nisan 2005’de inşaatına başlanan Kavşakkaya Barajı, Ankara Su ve Kanalizasyon idaresinin (ASKı) kendi kaynaklarıyla 14 ayda yapıldı. 58 milyon metre küp su tutma kapasitesine sahip Kavşakkaya Barajı, Başkent’in içme suyuna büyük destek sağlamaktadır. Kavşakkaya Barajı’ndaki su, çelik boruyla 23 kilometre uzağındaki Kurtboğaz Barajı gölüne boşalmaktadır. Bu sebepten Kavşakkaya, Kurtboğazı Barajı’nı besleyen bir ”depo baraj” görevi yapmaktadır.

Hacılar Köyü: Hacılar Köyü şelalesi köyün 2 km ilerisinde piknik alanı bölgesindedir. Şelale Avcı ova Köyü’nden gelen akarsu üzerinde köyün hudutları içerisindeki Sıçan Deresi diye bilinen bölgede (Kılıç Kayası’nın hemen ilerisinde) kendiliğinden oluşmuştur. Şelalenin yüksekliği yaklaşık 5 metre civarındadır. Çubuk ve çevresinde bilinen tek şelaledir. Hacılar Köyü şelalesi bu bölgede tek olma özelliğinin yanında hemen yakınında çok güzel bir piknik alanı mevcuttur.

KAMP VE PİKNİK YERİ: Ay kayası Çubuk’un kuzeyinde Yeşil kent ( Ahurköy ) ile Uluağaç Köyü yaylaları arasında bozulmamış doğası, buz gibi suyu, harika manzarası ile görülmeye değer mesire yerlerindendir. Çubuk’a yaklaşık 38 Km uzaklıktadır. Ulaşım Uluağaç Köyü’nden 5 Km.lik yolla sağlanmaktadır. Yaz aylarında kamp ve piknik yapmak için ideal bir yerdir. Ay Kayası doğal güzelliği ve mesire yerleri ile yaz aylarında hafta sonu oldukça yoğun bir ziyaretçi akınına uğramaktadır. Ulaşımı rahat, yolu ise tamamen asfalttır.

Kervancı Köprüsü: Bugüne kadar sadece çobanların bildiği, Aşağı Obruk ve Yiğitler Köyü arasında bulunan yapım tarihi bilinmeyen taş köprü kemeriyle günümüze kadar dimdik ayakta kalmış. Kimine göre kervanların geçtiği bu köprüye çobanlar Kervancı Köprüsü” adını takmışlar. Köprünün altın dan Obruk Çayı akıyor. Yine köprünün çevresinde bulunan zengin şurasıyla doğa tutkunlarının keşfini bekliyor.

ÇUBUK’UN MAHALLELERİ: Akkuzulu, Ankara’ya 44 km, Çubuk’a 10 km uzaklıktadır. Köyün girişinde sol tepecikte Bizans döneminden kaldığı inanılan bir hamam bulunmuştur. Hamamın sıcak suyu hala yamaçtaki bir evin ahırından akmaktadır. 1964’lü yıllarda Halil Küt tarafından bulunan bu hamamın içinde saf altından yapılmış bir aslanağzı bulunmuş ve devlet güvencesine alınmıştır. Akkuzulu Mahallesi organik tarım ürünleriyle özellikle lezzetli domatesleriyle adını duyurmuştur.

Kuruçay Köy Müzesi: Kuruçay Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin, Kuruçay Köyü’nde kurduğu müzede Osmanlı’dan günümüze tarihe ışık tutan materyaller sergileniyor. Köy konağının bir bölümü, Kuruçay Köyü Dernek Başkanı ve Çudef Başkanı olan Recep Taş önderliğinde köy müzesine çevrilmiştir. Müzenin bir bölümüne köyde eskiden kullanılan ev eşyaları konulmuş. Ev eşyalarının içinde silahlar, ibrikler, su kapları, idare, gaz lambaları, lüksler, sürahiler, testiler, çıkrıklar ve semaverler bulunmaktadır. Tahıl ürünlerinin değerlendirilmesinde kullanılan dibek tokmağı, elekler ve hayvanlara takılan boyunduruk gibi küçük aletler de başka bir bölümde sergileniyor. Orta bölümde ise Kuruçay Medresesi’nde birçok öğrencinin ilim öğrenmesine vesile olmuş, Kuruçay Köyü ve çevresinin de istifade ettiği Osmanlıca eserler sergilenmektedir.

Yenice Mahallesi, Çubuk-Ankara yolu üzerinde olup, Çubuk’a uzaklığı15 Km’dir. 1402 yılında Ankara Savaşı’nın geçtiği alandır. Esenboğa Uluslar arası Hava Limanı’na komşudur. Mahalle içinden geçen Çubuk Çayı nedeniyle tarım en önemli geçim kaynağıdır. Yenice Mahallesi’nde bulunan kum ocakları birçok ailenin geçimini sağlamaktadır. Ayrıca Yenice Mahallesi’nde Ankara Savaşı’nın geçtiği 50 dönümlük alan üzerinde, Ankara Savaşı Panoramik Parkı yapım çalışmalarına başlanacaktır.

Yukarı Çavundur, Çubuk’a bağlı bir mahalledir. Yukarı Çavundur Mahallesi’nin geçmişi Oğuzların Bozuk koluna dayanır. Yukarı Çavundur Köyü 1998 tarihinde belediyelik olmuştur. 2007 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminin sonuçlarına göre nüfus 2580 kişidir. Nüfusu yaz mevsimlerinde ve vişne sezonlarında 5 Bine kadar çıkmaktadır. Köyün iklimi, karasal iklim etki alanı içerisindedir. Rakıma bağlı olarak kışları dondurucu soğukları vardır. Yazlarım ise şehrin rakımının yüksek oluşundan dolayı sıcaklıklar fazla hissedilmez. Her yıl vişne sezonunda şenlik düzenlenmektedir. 2010 yılında yapılan festival 9. şenliktir. Şenlikle, Ankara’nın değişik yerlerinden gelen misafirlerle toplam 10 bin kişi şenliğe katılmaktadır. Şenlik yörenin ekonomisi ve tanıtımı için çok önemlidir. Bu şenlikte yöresel ürünler pazarlanmaktadır ve konserler düzenlenmektedir.

Ovacık Köyü: Köyün tarihi, bazılarına göre Hititlere kadar, bazılarına göre ise Ankara Savaşı öncesine dayanmaktadır. Daha önceki adı azıcık anlamında “Acık” iken, Cumhuriyetten sonra Ovacık olarak değiştirilmiştir. Ankara Savaşı sırasında köyün etrafının ormanlarla kaplı olduğu söylenir, fakat bugün bu ormanlar yoktur.  Yapılan arkeolojik kazıdan bir aslan heykeli çıkarılmıştır. Bunun Bizanslılar dönemine ait olduğu söylenmektedir. Köyde tarım, hayvancılık ve arıcılık halkın başlıca geçim kaynağıdır. Arpa, buğday, nohut, mercimek ve fiğ yetiştirilmektedir. Ayrıca vişne ziraatı gelişmiştir. Şu anda 300 ağaçtan vişne alınmaktadır. Yeni dikilenlerle bu sayı 500’e ulaşmıştır. Bundan başka sebze olarak domates, biber, fasulye, salatalık, kabak; meyve olarak da vişne, ahlât eriği, kuşburnu, alıç ve yaban eriği yetiştirilmektedir. Büyükbaş hayvancılık gelişmiş olup, köyde 200 büyükbaş hayvan bulunmaktadır. Köyde birkaç aile, tahminen 200 kovanla arıcılık yapmaktadır.

Durhasan Köyü: Çubuk’un kuzeybatısında dağlık bir yörede kurulan köy, 20 km uzaklıktadır. Doğusunda Karagöl yolu batısında Otacı, kuzeyinde Kuruçay, Kışlacık, güneyinde Ovacık, güneybatısında Özlüce (Maki) köyleri bulunmaktır. 1402’de yapılan Ankara Savaşı’nda iki askerin yerleşim alanına gelip arkadaşına “Dur Hasan” demesi ile köyün adının aldığı rivayet edilir. Köyde cami ve 1994 de yapılmış olan iki katlı bir köy konağı bulunmaktadır. Köyde bulunan ilköğretim okulu açıktır ve Kışlacık Köyü ile aynı okul kullanılmaktadır. Köy yolu asfalttır. Hayvancılık ve bahçecilik köyün başlıca geçim kaynaklarıdır. Köyde büyükbaş ve küçükbaş olmak üzere 900 hayvan vardır. Tarımsal olarak buğday, arpa, meyve ve sebze yetiştirilir. Başta salatalık ve turşuluk olmak üzere fasulye, biber, domates yetiştirilen başlıca sebzelerdir. Özellikle son yıllarda vişne ile birlikte elma ve armut bahçelerinde de artış olmuştur. Son sayımlara göre köyün nüfusu 350’dir.

Karadana Köyü: Bodurlar Mağarası Karadana Köyü Çubuk’a 15 km. uzaklıktadır.  Geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan köyün Boztepe mevkiinde ünlü Ankara Armudu yetiştirilmektedir. 200 yıllık geçmişi olan Karadana Köyü, Bodurlar Mahallesi’nde bulunan mağaraların geçmişte tahıl deposu yada ağıl olarak kullanıldığı sanılmaktadır.

Aşağı Çavundur Mahallesi: Çubuk’un ünlü turşularının üretildiği mahalledir. Önemli bir geçim kaynağı olan turşuculuk yanında vişne, armut ve elma üretilmektedir. Ankara’nın en yoğun piknik alanı olan Çubuk II Barajı, Karagöl ve Ay Kayası, Aşağı Çavundur Mahallesi sınırları içerisindedir. Çubuk’a çok yakın olan Aşağı Çavundur her yıl yapılan Çubuk Uluslar arası Turşu ve Kültür Festivali’ne adını vermiştir. Aşağı Çavundur’ da özellikle salatalık ve karışık turşusu, gerek Türkiye ve gerekse dünyada adından söz ettirmektedir. Aşağı Çavundur Mahallesi’ndeki hemen hemen her ev bir turşu imalathanesi durumundadır. Mahallede ayrıca organik tarımda yapılmaktadır.

Özlüce Köyü Ankara’ya 59 Km. Çubuk’a 19 Km. uzaklıktadır. Köyün çevresinde eski zamanlardan kalan tarihi eserler bulunmaktadır. Özlüce Köyü’nde Çubuk’un diğer köylerinde olmayan “Saç Parası” isimli bir adet günümüzde de uygulanmaktadır. Bu adet düğünlerde erkek tarafına misafir olanların yemekten sonra sofradan kalkmadan kendi aralarında para toplamasıdır. Ayrıca arife günü tüm köylüler toplanarak “Sılayı Rahim” uygulanır. Tüm köylüler birlikte yemek yerler. Yöreye yapılan Kavşak kaya Barajı Özlüce Köyü sınırları içindedir. Özlüce Köylüleri girişimcilikleri sayesinde özellikle süs bitki ve fidancılıkta Ankara çapında bir üne kavuşmuşlardır. Köyde bulunan 48 derecedeki termal su girişimcileri beklemektedir. Çubuk’a 6 km uzaklıkta bulunan Mutlu Köyü sınırları içerisinde tespit edilen yaklaşık 240 hektar alanda Organize Hayvancılık Bölgesi kurulmuş olup, dağınık vaziyette ve yerleşim içerisinde kalmış tüm ahırların burada toplanarak hayvancılık ile ilgili mezbaha, yem fabrikası, hayvan karantina merkezi ve hayvan hastanesi, et entegre tesislerinin bu alan içerisinde kurulması planlanmaktadır. Konu ile ilgili Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile görüşmeler sürdürülüyor. 1/5000’lik yerleşim planı ve modül projenin müteahhit Firma tarafından tamamlanmasını müteakip müteşebbis teşekkülü kurularak, altyapı projeleri yaptırılmaya başlanarak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yeterli kamulaştırma işlemleri bitirilmiştir. 26.08.2010 tarihinde altyapı ihalesi yapılmış olup, ortalama 18 ay içerisinde bitirilmesi planlanmaktadır. Çubuk’a 35 bin besi hayvanını barındıracak olan bu proje Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 2006 yatırım programına alınarak 200 bin YTL kredi tahsis edilmiştir. Çubuk’ta köy işletmeleri dâhil toplam işletme sayısı2 bin 450 adettir. Geçimini hayvancılıkla sağlayan, hayvan tüccarlığı yapan çok sayıda esnaf bulunmaktadır.

Meşeli Köyü: Köyün daha önceki adı Sarıkürk ’tür. Köye ilk yerleşen kişinin giyimi nedeniyle verilmiş bir addır. Çevresi meşelik olduğundan daha sonra Meşeli adını almıştır. Köye ilk gelenler köyün 5 km. aşağısında Yıkık Cami mevkiine (yaklaşık 1300’lü yıllarda) yerleşir ve daha sonra bugünkü (1800’yıllarda) yere taşınırlar. Köyün doğusunda Kuş Sivrisi, batısında Ay Kayası, güneyinde Fırın Deresi ve Gök Seki, kuzeyinde ise Ilıman mevkileri bulunmaktadır. İçinden bir çay geçtiği için köy sulaktır. Sebzecilik ve meyvecilik yapılmaktadır. Fasulye, kabak, domates ve biber gibi sebzeler ile kiraz, vişne, elma, armut, Hasan Dede üzümü gibi meyveler yetişmektedir. Selvi, kavak ve söğüt ağaçları bulunan köyde ayrıca küçük ve büyükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Meşeli Köyü’nde bir de Alabalık üretim çiftliği ve restoranı hizmet vermektedir. Köyün doğusunda ve batısında iki türbe bulunmaktadır. Bunların Horasan’dan gelen Kuzu kıran ve Muradı adında erenler olduğu söylenmektedir. Hacı Muradı Türbesinin yanındaki ağaçlara kutsallık nedeniyle dokunulmadığı için ağaçlar alabildiğine büyümüş ve gelişmiştir.

Sele Köyü: Şah Kalender Veli Türbesi Sele Köyünün kuruluş tarihi, 1211 yılında Seyit Siyami ve oğlu Kalender Veli’nin Horasan’dan gelerek köye yerleşmesiyle başlar. Kalender Veli, savaşta askerlere sele ile su taşıdığı için, köy Sele adını almıştır. Şah Kalender Veli’nin bu köyde türbesi bulunmaktadır. Şah Kalender Veli Türbesi, Sele Köyü’nde bir dere kenarında ve küçük bir tepe üzerindedir. Köyün geçim kaynağı tarımdır. Kıraç arazide arpa, buğday, yulaf, mercimek vb. tahıl; sulak arazide ise, sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Küçük çapta büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmektedir.

Gümüşyayla Mahallesi: Hasandede Türbesi  Gümüşyayla Mahallesi, Çubuk Ovası’na hakim bir noktada Mire Dağı eteklerinde kurulmuştur. Hasandede Türbesi yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır. Türbede yatan kişinin kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Türbede adak adayıp, kurban kesenlerin dileklerinin yerine geldiği inancı yaygındır.

Hacılar Köyü: Çubuk’a bağlı, Aydos Dağı’nın eteğinde, Çubuk Çayı Vadisi’nde kurulmuş bir dağ köyüdür. Ankara’ya 62 Çubuk’a 23 km uzaklıktadır. Köyün geçmişi sözlü kaynaklara göre yaklaşık 540 yıl öncesine dayanmaktadır. Köyün adının Horasan’dan gelen ve hacı olan üç kardeşten birinin bu bölgeye yerleşmesinden kaynaklandığı rivayet edilmektedir. Köyde Kayası mevkiindeki sivri tepelerde mağaralar bulunmaktadır. Çubuk’un en yüksek noktalarından biri olan Ak tepe eteklerinde tarihi bilinmeyen kale kalıntılarına rastlanırken Hacılar-Avcı ova Köyleri arasında köyün yaylası yer almaktadır. Ayrıca Hacılar şelalesi görülmeye değer bir doğa harikasıdır.

Avcı ova Köyü ve Kalesi: Avcı ova Köyü, Çubuk’a 30 km. uzaklıkta bir dağ köyüdür. 1402 Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıt’ın askerlerinden Avcılar bölümünün burada konakladığı sanılmaktadır. Köyde 1923 yılında ibadete açıldığı belirtilen eski bir cami tavan işlemleriyle dikkat çekmektedir. Avcı ova’dan en yüksek noktasında köyün hemen yakınındaki tepede tüm çevreye hakim konumda kale kalıntıları bulunmaktadır.

Melikşah Mahallesi ve Tarihi Hamamı: Çubuk’un güney batısındaki Melikşah Köyü sınırları içinde yer alan hamam; 1402 Ankara Savaşından sonrası Timur tarafından kızı Melikşah adına yaptırılmıştır. Kuzey Anadolu fay hattının güney kollarından Çerkeş – Orta – Çubuk kolunun güney ucunda kaynağı bulunan hamam şifalı olduğu gerekçesi ile Timur tarafından bir açık hava hamamı şeklinde imar edilmiştir. Yüzyıllar boyu kullanılmış olmasına karşın gereken özen gösterilemediğinden eski özelliğini gün geçtikçe kaybetmiştir. Suyu deri hastalıklarına iyi geldiği bilinen hamam, 1979 yılında yapılan sondaj çalışmaları sonunda suyunu kaybetmiş ve kurumuştur. İçinde demir-oksit miktarı fazla olan kırmızı(laterit) toprakla (Yuşa) çamurlandıktan sonra yapılan banyoların deri hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Açık havuz şeklindeki hamamı, 1933 yılında ATATÜRK ziyaret etmiş, havuzu temizlettirmiş ve burada bir müddet dinlenmiştir.

Ağılcık Mahallesi: Ağılcık Mahallesi ve Çeşmeleri Ağılcık Mahallesi kurucuları buranın ilk isminin Tekke Köyü olduğunu söylerler. Kesin olmamakla birlikte tam olarak kuruluşu beli değildir. Daha önce köy olan mahallenin Ağılcık Köyü yerleşkecileri Derviş oğulları Osman oğulları, Osman Hüseyin, İsmail Veli Hümmet, Balıkesir Kurt dere’den gelme ibiş oğulları Müsellim gille kardeş olup köyün ilk yerleşen kişileridir. Arıcılar’da Arıcı koca Sülalesi olarak Kızılcahamam Aluç’tan gelme imamgil Sülalesi Maki’den gelmiştir. Mahalle de hayvancılık, tarım, kavun, karpuz, vişnecilik yapılmaktadır. Ağılcık’ta iki tarihi çeşme bulunmaktadır. Biri Eğrek mevkii, diğeri köy içerinde olup tarihçesi 1314 yılına dayanmaktadır.

Kavaklı Köyü: Ankara’ya 60 Km, Çubuk’a 18 Km uzaklıkta olan Kavaklı Köyü’nün kuruluşunun Bizans döneminde olduğu sanılmakta ve aynı dönemden kalma tarihi çeşme hala kullanılmaktadır. Köyün kurulduğu tepeye Aşağı Tuzla denilmektedir. Kara sakal Dede mevkiinde bir piknik alanı vardır. Vişne, buğday ve fiğ köyün en önemli tarımsal ürünleridir. Dağ Köylerinden biri olan Karataş, Ankara’ya 50 Km, Çubuk’a 6 Km uzaklıktadır. Adını çevredeki siyah taşlardan alan Karataş Köyü’nde, 1287 ve 1413 yıllarında yapılan iki tarihi çeşme Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korumaya alınmıştır. Kocapınar Çeşmesi günümüzde de önemli bir su kaynağı olarak kullanılıyor. Köyde bulunan bir türbeninse kime ait olduğu bilinmemekle birlikte, vücudunda kuru sancı ve ağrı olan kişilerin bu türbeye gelerek şifa buldukları inancı yaygındır. Köyün mezarlığında ilginç kaya mezar taşları bulunmaktadır. Karataş’taki mağaralar da ilginç yapılarıyla dikkat çekiyor.

KavaklıKöyü: Ankara’ya 60 Km, Çubuk’a 18 Km uzaklıkta olan Kavaklı Köyü’nün kuruluşunun Bizans döneminde olduğu sanılmakta ve aynı dönemden kalma tarihi çeşme hala kullanılmaktadır. Köyün kurulduğu tepeye Aşağı Tuzla denilmektedir. Karasakal Dede mevkiinde bir piknik alanı vardır. Vişne, buğday ve fiğ köyün en önemli tarımsal ürünleridir.

Yakuphasan Köyü: Çubuk’a 25 Km uzaklıkta olan Yakup Hasan Köyü yakınından geçen iğbek Çayı nedeniyle sulu tarım ve sebzecilik yapılmaktadır. Yakuphasan Köyü’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınan iki adet tarihi çeşme bulunmaktadır. Yine köy meydanındaki tarihi değeri olan köy konakları da görülmeye değerdir. Adının “Yazıcılar” adlı bir obadan alındığı söylenen Yazır Mahallesi’nin kuruluşu, 14 yy dayanmaktadır. Çubuk Ankara Yolu’na bağlantılı olan Yazır Mahallesi Çubuk’a 9 km uzaklıktadır. 1939 yılında yaptırılan Tarihi Toygar Çeşmesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korumaya alınmıştır. Mahallede bulunan ve halen ayakta duran caminin tavan işlemeleri ve süslemeleri dikkat çekiyor.

Yazır Mahallesi ve Çeşmesi: Karaman Mahallesi ve Camii: Çubuk’un eski köylerinden biri olan Demirci Köyü, Ankara’ya 62 Km, Çubuk’a 28 Km’dir. 250 yıllık bir geçmişi olan Demirci Köyü’nde 1894 yılından kalma cami ile Horasan erenlerinden birine ait olduğu söylenen eski türbe bulunmaktadır. Türbedeki mezarın üzerinde bulunan geyik boynuzu dikkat çekmektedir. Kentten köye dönüşün yaşandığı Demirci Köyü’nde tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Fiğ, arpa ve buğday önemli tarım ürünlerindendir.

Karaman Mahallesi Çubuk’a 8 km. uzaklıkta. Çubuk II Barajı’nın kıyısında yer alan mahallede tavan işlemeleri ve süslemeleri ile dikkat çeken bir tarihi cami bulunuyor. Vakışar Genel Müdürlügü tarafından restorasyonu yapılan Karaman Camii’nin bir kaya üzerine kurulmuş olmasıdikkat çekiyor. Karaman Mahallesi’nde hayvancılık ve tarım en önemli geçim kaynağı olarak biliniyor.

Mahmutoğlan Köyü: Mahmutoğlan Köyü, 1402 tarihinde yapılan Ankara Savaşı’ndan sonra kurulmuştur. Köyün adının Yıldırım Beyazıt’ı esir alan Timur’un beylerinden Mahmutoğlan’dan aldığı bilinmektedir. Mahmutoğlan Ankara Savaşı’ndan sonra bu köye yerleşenler tarafından bugünkü köy halkı oluşmuştur. Mahmut oğlan köyünde arpa, buğday, Şğ ve korunga ekilmekte ve armut ve vişne yetiştirilmektedir. Bununla birlikte süt inekçiliği yapılmaktadır. Köyün camisinin 7 asırlık bir tarihi vardır. Mahmutoğlan camisindeki “15.yy. eseridir” yazısı, bu köyün tarihi hakkında bilgi vermektedir. 1986 yılında Vakışar idaresi ile Mahmut oğlan Köyü Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği’nin işbirliği ile restore edilmiş ve ibadete açılmıştır.

Kutuören Mahallesi: Camii Çubuk Çayhı’nın içinden geçtiği Kutuören Mahallesi Çubuk’a 20 Km uzaklıktadır. Nohut, mercimek, yulaf, arpa ve buğday gibi ürünler yetiştirmektedir. Mahallede bulunan yaklaşık 500 yıllık eski caminin özellikle mihrap ve mimberi görülmeye değerdir. Mahalledeki çeşitli kazılarda Bizans dönemine ait çeşitli küpler bulunmuştur. Bunlardan bir tanesi yeni yapılan Camii’nin merdivenleri yanındadır.

Okçular Köyü ve Camii Okçular, adını1402’de yapılan Ankara Savaşı’ndan alıyor. Yıldırım Beyazı t’ın okçu birliklerinin karargâh olarak kullandığı köy, Çubuk’a 18 Km. uzaklıktadır. Köydeki cami çevre köylerde bulunan camilerin en eskisi olarak biliniyor. Caminin yanında birde türbe bulunmaktadır. Köy meşe ormanlarıyla kaplı olup, tarım ve hayvancılık en önemli gelir kaynaklarındandır.

Çubuk Merkez Camileri: Tahtalı Camii Camii Kebir Atatürk Mahallesi’nde bulunan bu cami, kerpiçten yapılmış olup Vakışar Genel Müdürlüğü’ne aittir. 1944 yıllarında ibadete açılan bir mescittir. Minaresi tahtadan yapıldığı için Tahta Minareli Camii diye anılır. Ahşap tavan süslemeleri bozulmadan günümüze kadar gelen Tahtalı Cami Çubuk ilçe merkezinde bulunmaktadır. Çubuk’un en eski camilerden biri olan Camii Kebir 1961 yılında yapılarak ibadete açılmıştır. Hükümet Caddesi üzerinde bulunan camiye halk arasında Merkez Camii de denir. Caminin avlusunda iki şadırvan bulunmaktadır. İki cümle kapısı vardır. Kentin en büyük camisidir.

Atatürk Parkı Yeşil Çubuk Parkı: Çubuk merkezde yer alan ikinci park Atatürk Parkı. Dev çınar ve çam ağaçlarının süslediği bu park 8 bin 777 m2 büyüklüğündedir. 7 kafeterya 10 Gözleme ve bazlama standı, halk ekmek büfesi bulunan bu parkta 100 m2’lik bir süs havuzu ile Atatürk Büstü yer almaktadır. Parktaki mevsimlik ve kalıcı bitkilerden oluşan çiçek ve ağaçlar Çubuk’a ayrı bir güzellik katmaktadır.

Yeşil Çubuk Parkı: Çubuk merkezde yer alan ikinci park Atatürk Parkı. Dev çınar ve çam ağaçlarının süslediği bu park 8 bin 777 m2 büyüklüğündedir. 7 kafeterya 10 Gözleme ve bazlama standı, halk ekmek büfesi bulunan bu parkta 100 m2’lik bir süs havuzu ile Atatürk Büstü yer almaktadır. Parktaki mevsimlik ve kalıcı bitkilerden oluşan çiçek ve ağaçlar Çubuk’a ayrı bir güzellik katmaktadır. Kent içindeki en büyük park olan 45 bin 950 m2’lik Yeşil Çubuk Parkı iki bölümden oluşur. Ortasından Çubuk Çayı’nın geçtiği parkın ilk bölümünü oluşturan sağ tarafı, toplam 31 bin 300 m2 olup 1998 yılında hizmete açılmıştır. Bu bölümde halı saha, basketbol ve voleybol sahaları ile kafeterya mevcuttur. Lübnan sediri, servi, ladin, ıhlamur yanında çeşitli süs bitkileri ve mevsimlik çiçekler parkı bir cennete dönüştürmüştür. Yeşil Çubuk Parkının ikinci bölümü olan sol tarafı ise 2003 yılında hizmete açılmıştır. Toplam 14 bin 650 m2’lik bu alanda, birde hayvanat bahçesi vardır. Bir kafeterya yanında hizmet verdiği ikinci bölümde, değişik bitkilerle süslenmiş yol boyunca, kamelyalarda dinlenmek mümkün. Parkta her iki bölüm birbirine ahşap köprülerle bağlıdır.

Uluağaç Yaylası – Uluağaç Köyü: Uluağaç Yaylası, 1935 yılında Atatürk’ün Çubuk’a yaptığı ziyaret ile ünlüdür. Atatürk’ün emri ile bu yaylada yapılan mandıra uzun süre Ankara’nın et, süt ihtiyacını karşılamaya yardımcı olmuştur. Mandıranın Uluağaç Köyü’ne çok katkıları olduğu söylenmektedir. Yaylada 20’ye yakın ev ve 200’e yakın büyükbaş hayvan kaldığı tahmin ediliyor. Uluağaç Yaylası’nda Yayla Göleti ve Hacı Gölü gezilebilecek yerlerdir

Yıldırım Elören YaylasıYıldırım Elören Köyü: Yıldırım Elören Yaylası, Çubuk’a bağlı Yıldırım Elören Köyü’nün yaylasıdır. Ankara’ya 80 km, Çubuk’a 37 km uzaklıktadır. Köy Ören Tepe adı verilen yüksek bir tepenin eteğinde kurulmuş eski bir yerleşim yeri olup tam olarak geçmişi bilinmemektedir. Geniş ve ormanlık bir araziye sahiptir. Her yıl Temmuz ayı başında geleneksel olarak yayla şenlikleri düzenlenmektedir. Yaylanın Höşmerim Tatlısı, Yağ ve Keş (bir tür peynir) meşhurdur. Köy Ankara’nın “en güzel köyü” ve köyün yaylası Ankara’nın “en güzel yaylası” seçilmiştir.

YukarÇavundur Aydos Yaylası: Çubuk’un kuzeybatı kısmında Yıldırım Bölgesinde yer alan ve çok geniş bir alanı kaplayan Aydos Yaylası, tarihî önemi ve tabii güzelliği yanında, burada 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün direkt işeri ile kurulmuş olan Orman Çiftliği ile de ayrı bir özelliğe sahiptir. Aydos Dağı ve çevresindeki ormanlarla Melikşah Köyü’ndeki sıcak su kaynakları ile o dönem Ankara’ sının önemli bir mesire yeri olan Çubuk, M. Kemal’ in dikkatini çektiği için ziyaret ettiği 1935 yılında Karagöl üzerinden Aydos Yaylası’ na gelmiş, küçükbaş hayvancılık yapılarak çevreye örnek olunması fikri o zaman oluşmuştur. Sonradan burası ve bilhassa Yazı Çayırı olarak bilinen bölge Orman idaresi tarafından fidan dikimi alanı olarak kullanılmış ve halen Türkiye’ nin “en geniş orman fidanlığı” olarak biliniyor.

Kışlacık Köyü Yaylası: Ankara’ya 62, Çubuk’a 24 km uzaklıkta olan Kışlacık, merkezi konumda bir köydür. 1402 Ankara Savaşı’nda kurulduğu sanılan köyün adı Yıldırım Beyazıt’ın askerlerinin bu köyde kışla kurmuş olmasından geldiği söylenmektedir. Ünlü Karagöl bu köy sınırları içerisinde yer almaktadır. Kışlacık Yaylası bir göletin yoğun çam ormanlarıyla çevrelediği doğal güzelliklerle kaplıdır. Yayla şenlik, piknik ve doğa sporları açısından uygundur.

Yaylak Köyü: Yaylası Kışlacık Köyü Yaylak Köyü Tarihi Çeşme Yaylak Köyü  Yaylak Köyü Camii Kışlacık Köyü ile komşu olan Yaylak Köyü’nün adının hayvanların su içtiği yalaklardan geldiği sanılıyor. Kışlacık Yaylası ile komşu olan Yaylak Yaylası’nda her yıl şenlikler düzenlenir. Yaylak Köyü’nün aynı zamanda Kızılcahamam’a da karayolu bağlantısı mevcut. Köyde 1950’li yıllarda yapılan ve tavan işlemesiyle dikkat çeken cami, halen su ihtiyacını karşılayan bir tarihi çeşme görülmeye değer.

Yıldırım Evci Yaylası: Çubuk’a 40 km uzaklıkta, Kavak Dağı ormanları bölgesinde kurulan bir köydür Yıldırım Evci. Kızılcahamam’a karayolu bağlantısı bulunmaktadır. Geniş çam ve kavak ormanlarıyla süslü Yıldırım Evci Yaylası’nda sulama amaçlı bir gölet bulunmaktadır. Çevresinde piknik yapmak, kamp kurmak mümkün. Yayla’da halen ahır olarak kullanılan taş yapılar da dikkat çekmekte.

Meşeli Köyü Göl Yaylası: Meşeli Köyü Yaylası, Aydos Dağı içerisinde saklı bir cennet adeta, doğa ile baş başa kalmak, orman içinde dolaşmak, toprağa basmak, temiz hava solumak, kuş sesleri dinleyip, haftanın yorgunluğunu atmak için kaçırılmaz bir mekân. Göl Yayla çam ağaçlarının serinliğinde, kekik kokularının eşliğinde piknik yapılabilecek Aydos Dağı’nın doğal mekânlarından sadece bir tanesi diyebiliriz.

Kuruçay Köyü Yaylası: Kuruçay Yaylası, Aktepe Dağı eteklerinde kurulmuştur. Hacılar Köyü’ne komşu olan Kuruçay Yaylası, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık amacıyla kullanılmaktadır. Bin 800 m. yükseklikte kurulu yayla mevsim çiçekleri ve yaban hayatı açısından zengindir. Çubuk’a 30 km. uzaklıktaki Kuruçay Yaylası’na karayolu ile ulaşılabilir.

Kızılca Göleti: Kızılca köy ile iki pınar Köyü arasında yapılmış bir gölettir. Sulama amaçlıdır. Göletin alanı26 bin metrekaredir. 1975 yılında DSİ tarafından yapılmıştır. Gölet de olta balıkçılığı yapılmaktadır. Gölet diğer bir yandan başta karabataklar olmak üzere çeşitli kuşların mekânıdır.

Aydos  Göleti: Yukarı Çavundur’da bulunan Aydos Ardıçlı Göleti mahalleye 8 km. uzaklıkta Aydos Dağı eteklerinde yapılan bir orman göletidir. Gölet çevresinin doğal güzelliği büyüleyicidir. Gölet ve ormanlık alan bol oksijeniyle bir hafta sonu geçirmek için ideal.

Süt Gölü: Aydos Dağı’nın zirveye yakın yerinde bulunan “Süt Gölü” küçük olmasına karşın çok ilginç bir doğa parçası. Krater gölü olduğu sanılan Süt Gölü’nün suyunu rengi nedeniyle çobanla tarafından bu ad verildiği söyleniyor. Şimdiye kadar kendini saklayan bu göl, bir hafta sonu keşfedilmeyi bekliyor.

Aydoğan Yaylası Göleti: Kayaların çerçevelediği bir çukurda oluşturulan Aydoğan Yaylası Göleti, daha çok büyük ve küçükbaş hayvanların su ihtiyacını karşılamak için kullanılmaktadır. Balık avcılığıda yapılabilen Aydoğan Yaylası Göleti bir süre kömür çıkarmak amaçlı olarak da kullanılmıştır. Aydoğan Yaylası Göleti’nin çevresinde birbirinden değişik bitki ve çiçekler bulunmaktadır.

Hacı Gölü: Aydos Dağı’nın en yüksek noktasında yer alan Uluağaç doğal Hacı Gölü çevresinde oluşan halka şeklindeki bitki örtüsü, nadir bulunan bir görsellik sağlıyor. Ayrıca gölün üzerindeki çiçeklerin yanında doğal olarak yetişen korunga bitkisi ünlü Ankara Balı’na lezzet katmaktadır.

Uluağaç Yaylası Göleti: Ankara’ya 65 Km. uzaklıkta bulunan Uluağaç Yaylası Göletinin kıyıları bir dantel gibi. Çubuk’taki en büyük yayla göletlerinden biri olan Uluağaç Yaylası Göleti’ni Angut kuşları mekân olarak kullanmaktadır. Gölet çevresinde kamp amaçlı etkinlikler ve piknik yapılabilir.

Yıldırım Elören Yayla Göleti: Yıldırım Elören Köyü Yaylası ormanı, doğası, kekik kokulu kırları ve buz gibi el değmemiş suları ile ön plana çıkıyor. Ankara’ya 85 km, Yıldırım Elören Köyü’ne yaklaşık 6 Km uzaklıkta olun yayla, yemyeşil doğaya hakim, orman ile iç içe bir coğraŞ konuma sahiptir. Yıldırım Elören Yaylası yaz aylarının kavurucu sıcaklarında insanı bir örtü gibi saran serinliği ile kent stresinden uzak bir gün geçirmek için ideal. Yaylada her türlü altyapı mevcut. Doğal piknik alanlarının yer alması, kamp, spor ve günübirlik gezilebilecek uzaklıkta bulunması, yaylaya ayrı bir güzellik katan göleti, herkesimden insanın yaşayabileceği ve yaz tatilini geçirebileceği ya da günübirlik ziyaret edebileceği bir doğa harikası.

Kışlacık Göleti: Kışlacık Göleti çevresi çam ormanlarıyla kaplı, doğadaki bin bir renk çiçeğin süslediği bir alan. Kışlacık Köyü’ne yaklaşık 5 Km. uzaklıkta bulunan gölete ulaşım toprak bir yoldan sağlanmaktadır. Yol boyunca çam ve dağ kavaklarının süslediği Kışlacık Göleti çevresinde piknik ve doğa sporları yapılabilir. Gölet ve çevresi özellikle dağ yürüyüşü için çok elverişli bir parkurdur.

Yıldırım Evci Göleti: Ankara’ya yaklaşık 80 Km. uzaklıktaki Yıldırım Evci Göleti, diğer orman göletleri gibi yangına karşı önlem olarak çam ormanları arasına kurulmuştur. Yaylada içme suyu olarak buz gibi su kaynaklarının yanı sıra Gölet, sulama amaçlı olup, çevresi piknik ve doğa sporları yapmaya uygundur göletin çevresindeki ormanlık alan büyüleyici. Gölette  balıkta avlanmaktadır.

Dalyasan Köyü Göleti: Ankara’ya 70 km, Çubuk’a 26 km uzaklıktadır. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Köyün girişinde çok güzel bir gölet bulunmaktadır. Dalyasan Köyü’nün adı yörenin dağlık ve sık bitki örtüsüne sahip olduğu özellikten gelmektedir. Önceki dönemde köye ” Dalbasan Köyü” adı verilmiştir. Zaman içinde değişikliğe uğrayan isim günümüze “Dalyasan Köyü olarak ulaşmıştır. Köyün özel yemekleri vardır. Dalyasan çorbası, kalender pilavı, bazlama-,yağlı çörek gibi ve Ankara ters tavası meşhurdur. Ayrıca geleneksel olarak yapılan toygar aşı çorbası yapılır.

Kayapınarı Göleti: Yukarı Çavundur Mahallesi Kaya pınarı mevkiinde bulunan gölet, 2001 yılında yapılarak hizmete açılmıştır. Göletin etrafı ağaçlandırılmış, içme ve kullanma amaçlı çeşmeleriyle birlikte piknik ve mesire alanları gölet etrafında oluşturulmuştur. Özellikle hafta sonları ve akşam saatlerinde şehrin sıkıcı ortamlarından kurtulmak için, doğayla baş başa ailece olta balıkçılığı yapılabilecek turizm alanında Aynalı Sazan ve Kambur Sazan balık türleri bulunmaktadır. Yukarı Çavundur Kaya pınarı Göleti: Çubuk’a 15 km. uzaklıkta olup asfalt yolla bağlıdır.

Meşeli Yayla Göleti Köye 5 km uzaklıkta Göl Yayla Mahallesi göletleriyle ünlüdür. Eski Yayla olarak adlandırılan mevkii deki yatırın kimliği hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan Eski Yayla Türbesi bulunmaktadır. Göl Yayla Mahallesi’nde bulunan ormanlık alanda ve göletlerin çevresinde her yıl yayla şenlikleri düzenlenir. Yayla, günübirlik piknik ve doğa sporları açısından da uygundur.

Çubuk’un Ekonomik ve Sosyo-Kültürel Yapısı Türklerin Anadolu’ya hâkim oldukları dönemde kurulan, Ankara savaşı ile birlikte tarihi önem kazanan, ilk ve orta çağdan itibaren kral ve ipek yolu güzergâhında bulunan ilçemiz tarihi gelişim sürecinde ekonomik faaliyetleri ile hız kazanarak günümüze gelmiştir. 2005 yılında anakent olan Çubuk ilçesi Ankara’nın nüfus büyüklüğü bakımından 24 ilçesi arasında 10. sırada yer almaktadır. Köyler ve merkez olmak üzere 2009 yılı toplam nüfusu 85.000’dir. Çalışabilir işgücünün toplam nüfusa oranı% 65 olup, bu oran işgücü potansiyelinin oldukça fazla olduğunu göstermektedir. İlçemiz sınırları içerisinde Esenboğa havalimanı da bulunmaktadır.

Çubuk’un ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Eski yıllarda ilkel yöntemlerle yapılan tarım, son yıllarda makine ile yapılmaya başlanmıştır. ilçe merkezinde, Taşpınar, Akkuzulu ve Melikşah köylerinde 5 adet sabit selektör mevcut olup, bu mevcut selektörler vasıtasıyla her yıl çiftçilerin tohumluklarının temizlenmesi ve ilaçlanması suretiyle, çiftçilerimizin temiz, hastalıksız tohum ekmeleri sağlanmıştır. İlçemizde toplam 1.268.380 da arazi bulunmaktadır. Arazi yüzölçümünün % 54’ü tarım arazisi, % 21’i orman, % 17’si çayır ve meralar, % 3’ü tarımda kullanılmayan alanlar ve % 5’i tarıma elverişsiz alanlardan oluşmaktadır. Toplam kullanılan 674.260 da’lık tarım arazisinin dağılımı ise % 59’ıtarla % 24’ü yem bitkileri, %5’i meyvelik ve bağ, % 1’i sebze, %5’i nadasa bırakılan, % 6’sıtarımda kullanılmayan alandır. Toplam Sulanabilen Alana sebzelik, patates, kuru fasulye,mısır, şeker pancarı ve yonca alanları da dahil edilirse37.130 Da.’dır.Çubuk ovasında kuru tarım yapılmakta, buğday ve benzeri tahıllar ekilmektedir. Çubuk çayı kenarında bulunan köylerde sulu tarımla çeşitli sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Ayrıca ilçemizde nakliyecilik ve meyvecilik önemli çalışma alanlarına girmektedir.

İlçemiz hudutları ve civarında 65 adet sanayi kuruluşu mevcut olup faal durumdadır. ilçe merkezinde yaşayan halkın büyük bir kısmı Ankara, Akyurt ve ilçe merkezindeki fabrika veriş yerlerinde işçi olarak çalışmaktadır. ilçemizde mevcut olan bu fabrika ve işyerlerinden en büyük pazar payına sahip ve istihdam oranı yüksek olan şirketler arasında ASELSAN A.Ş., Man A.Ş., Coca Cola A.Ş., Sağlık Su A.Ş., İtimat Tavukçuluk Gıda San. Tic. Ltd. Şti., Samur Halı Fabrikası, Nabay Tekstil ve Yakupoğlu fabrikası gibi sektörlerinde öncü kuruluşları yer almaktadır. Yazır Mahallesi sınırları içerisinde 110 hektarı Belediye ve Devletin Hüküm ve Tasarrufunda olan toplam 220 hektar yerde Valilik Özel idare ve Büyükşehir Belediyesinin büyük destekleri Organize Sanayi Bölgesi kurulması planlanmaktadır

TÜİK’den alınan verilere göre, Çubuk Ticaret Borsası2008 işlem hacmi toplam 86.176.916,97TL olarak açıklanmış ve bu işlem hacminin Türkiye geneline oranında %0,125 olarak saptanmıştır. Temmuz 2007 dönemi itibarıyla Ankara vergi gelirlerinin yaklaşık % 0,4’ ünün toplandığı ilçemizde, toplam 4.022 faal vergi mükellefi bulunmaktadır. 1163 sayılı Kanun gereğince kurulmuş 3 adet Köy Kalkındırma ve Tüketim Kooperatifi bulunmaktadır. Ticaret Bakanlığının gözetiminde ilgili yasalara göre kurulmuş 2 adet Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatifi ilçe merkezinde faaliyet göstermektedir. Ayrıca 1 adet Kamyon ve Taşıyıcılar Kooperatifi ve çok sayıda Yapı Kooperatifi bulunmaktadır.

İlçemizde 8 adet banka mevcuttur. Bunlardan 3’ü kamu bankası ve 6 ‘i özel banka şubesidir. Kamu bankaları; T.C. Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halk Bankası’dır. Özel bankalar ise; Türkiye iş Bankası, Akbank, Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası, Şeker bank ve Finans bank’tır. İlçemizin Gümüş yayla ve iki pınar Köyü hudutları içerisinde Mermer Ocağı damarı bulunmasına rağmen henüz faaliyete geçmemişti.ilçemiz baraj, göl ve göletler gibi turistik açıdan zengin doğal güzelliklere sahiptir. Karagöl, Kızılca kaya Göleti, Çubuk II Barajı, Kavşakkaya Barajı, Yıldırım Elören Göleti, Yıldırım Aydoğan Göleti, Yukarı Çavundur Beldesi Göleti ilçemiz sınırları içinde bulunmaktadır. ilçemiz mesire yerlerinden Çubuk II Barajı ve Karagöl ile Karayolları Dinlenme Parkı’na yaz aylarında hafta sonları dinlenme amaçlı, il merkezinden ve civar ilçelerden ziyaretçiler gelmektedir. . Karagöl ilçemize 29 Km. uzaklıkta olup yolu asfalttır. Çubuk II Barajı ise ilçemize4 Km. uzaklıktadır. Özellikle hafta sonları dinlenmekte alışveriş yapmak için gelen ziyaretçiler ilçemizin meşhur ürünlerini ( kabak, domates, salatalık, vişne, armut , turşu, et, bazlama ve gözleme vb. satın alarak ilçe ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. ilçemizde merkezinde Turistik konaklama tesisler mevcut değil ancak çok yakın mesafede 5 yıldızlı iki otel (Esenboğa Airport Hotel ve Büyük Anadolu oteli) mevcuttur. Ayrıca ilçenin Melikşah Köyünde Timurlenk’ in yaptırdığı bir hamam, Aktepe’ de bir kale harabesi ve Karadana köyünde Oyuklu kaya Mezarı tarihi ve kültürel kalıntıları mevcuttur.

Çubuk’ta Tarım: Çubuk Ovası tarım açısından önemli bir merkez. Küçük Konya Ovası olarak da anılan Çubuk Ovası’nda ağırlıklı olarak hububat, sebze, meyve tarımı yapılıyor. Çubuk’ta ova köyleri, genellikle tarıma ağırlık verirken, dağ köyleri kışlık ihtiyaçları kadar ekip biçiyorlar. Çubuk’ta ilk yıllarda ilkel yöntemlerle yapılan tarım, son yıllarda modern makine ve aletlerle yapılmaya başlanmıştır. Ekilen arazilerin %50’sini hububat tarımı almaktadır. Buğday, arpa, fiğ, nohut, pancar, yulaf ekilen ürünler arasındadır. İlçede bulunan selektör makineleriyle her yıl çiftçilerin tohumları temizleme ve ilaçlama suretiyle sağlıklı tohum kullanmalarını sağlar. Aynı zamanda Çubuk Ankara’nın sebze ve meyve deposu olarak ta kabul edilmektedir. Yörede başta vişne olmak üzere turşunun ham maddesi olan domates, salatalık, fasulye, biber üretilmektedir.

Çubuk’ta Hayvancılık: Çubuk’ta önemli bir geçim kaynağı da büyükbaş hayvancılığıdır. Çubuk, Ankara ve çevresinin en büyük hayvan pazarına sahip olup, Çubuk’un tüm köylerinde hayvancılık yapılmaktadır. Köylerdeki aile işletmeciliğinin yanı sıra ova köylerinde ve Çubuk civarında yaygın olarak süt inekçiliği, sığır besisi ve koyunculuk yapılmaktadır. Çubuk’ta 2009 yılı sonunda 39 bin 410 büyükbaş, 12 bin 500 küçükbaş ve 1 milyon 340 bin kümes hayvanı bulunmaktadır. Çubuk’ta yaklaşık olarak yıllık 21.089.280 litre süt, 1.719.960 Kg. et Ankara’ya pazarlanmaktadır.

Çubuk’ta Balıkçılık: Çubuk’ta bazı köylerde balıkçılık da yapılmaktadır.. Toplam balık üretimi yıllık 20 Bin adeti bulmaktadır. Meşeli ve Çit köylerinde bulunan Alabalık üretim tesislerinde doğal sularla oluşturulmuş havuzlarda balık üretimi sürmektedir. Her iki köyde de balık lokantaları hizmet vermektedir.

Çubuk’ta Arıcılık: Büyük ve küçükbaş hayvancılığın yanı sıra son yıllarda köylerin büyük bir kısmında arıcılık yapılmakta olup, 2009 yılı itibariyle 12 bin 900 arı kovanından 103 bin 200 kg bal, bin 32 kg bal mumu elde edilmiştir Ankara Balı’nın isim yapmasında, Çubuk’un katkısı da tartışılmaz ölçüdedir. Arıcılık yapanların büyük çoğunluğu bu işi ikinci bir uğraş olarak yapmaktadırlar. Arı besleyen köy sayısı70 olup; işletme Tescil Belgesi alan çiftçi sayısı64, Seyyar Arıcı27, Sabit Arıcı ise 252 kişidir.

Çubuk Hayvan Pazarı: Hayvancılık Çubuk’un en büyük gelir kaynağıdır. Ankara ve çevresinin en büyük hayvan pazarına sahip olan Çubuk’un tüm köylerinde hayvancılık yapılmaktadır. Köylerdeki aile işletmeciliğinin yanı sıra ova köylerinde ve ilçe merkezi civarında yaygın olarak süt inekçiliği, sığır besisi ve koyunculuk yapılmaktadır. Çubuk’ta yıllık 22 milyon litreye yakın süt, 1 milyon 720 bin kg et Ankara’ya pazarlanmaktadır. Belediye tarafından her hafta Perşembe günü kurulan Hayvan Pazarı ve hayvan nakil araçları ilaçlanmaktadır. Küçükbaş hayvanlar için oluşturulan karantinada hayvanlar denetlenmektedir. Aynı zamanda Çubuk’ta modern bir hayvan pazarı projesi planlanmaktadır.

Akkuzulu Domates şenliği: Çubuk’un Akkuzulu Mahallesi’nde bu yıl ilk defa domates şenlikleri yapıldı. Akkuzulu Mahallesi Meydanı’nda gerçekleştirilen şenlik programında domates üreticileri arasında En Güzel Domates Yarışması’na katılanlar arasında seçim yapmak için oluşturulan heyet, tek tek domatesleri inceleyerek daha önce belirlenen kriterlere göre sıralama yaptı. En güzel domates yarışmasında birinci Hasan Göl yeri, ikinci Ali Onbaşı ve üçüncü Cafer Küçük oldu. Domates Ağalığı’nı yapılan açık artırma ile Akkuzulu Mahallesi’nden Hacı Baştan aldı. şenlik meydanına kurulan stantlarda vatandaşlar ürettikleri domates, fasulye, biber ve patlıcan gibi sebzeleri satışa sundu. Şenliğe gelen konuklar tarafından yoğun ilgi gören stantlarındaki ürünler kısa sürede tükenirken, satışlar üreticinin yüzünü güldürdü. Şenlik süresince konuklara Domatesli Melemen, Bazlama, Gözleme, Ayran ve Vişne aromalı Osmanlı şerbeti ikram edildi. Çubuk’un Akkuzulu Mahallesi’nde bu yıl ilk defa gerçekleştirilen ‘Akkuzulu Domates Şenliği’nin üreticinin emeğinin karşılığını alabilmesi için gerçekleştirildiğini kaydeden Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, Akkuzululara ‘domates şenliğiniz hayırlı olsun’ dedi. ilk olmasına karşın şenliğe ilginin çok yüksek olmasının sevindirici olduğunu vurgulayan Başkan Özden, ’’Bu yıl ilk defa gerçekleştirmemize rağmen görüyorum ki, şenliğe çok büyük ilgi var. Düzenlediğimiz Çubuk Festivali gibi ilgi var. Ben bundan çok mutlu oldum’’ dedi. Akkuzulu Mahallesi Kalkındırma, Yaşatma ve Kültür Dernek Başkanlığı adına mahalle halkının yetiştirdiği ürünleri tanıtmak için yapılan şenliğin amacına ulaştığını belirterek teşekkür etti.

Organik Ürünler: Köylü Pazarı Çubuk’ta her hafta Perşembe günleri “Köylü Pazarı” kuruluyor. Pazarda Çubuk ve çevresi köylüleri ürettiklerini belediye denetiminde bu pazarda satıyor. Tamamı organik ürünlerden oluşan pazarda, süt, tereyağı, peynir, yöresel ekmek çeşitleri ile kimyasal ilaç kullanılmamış mevsimlik doğal sebze ve meyveler bulunuyor.

Çubuk doğal yetişen sebzeleriyle de öne çıkıyor. Domates, salatalık gibi sebzeler tamamen organik olarak üretilirken, diğer sebze çeşitleri de organik tarıma uygun olarak tüketiciye sunuluyor. Çubuk Ovası’nın verimli topraklarında yetişen meyvelerden kavunda bal gibi tadı ile tüketicilere ulaşıyor. Sebze ve meyve üretiminin büyük bir bölümü Perşembe günleri kurulan Köylü Pazarı’nda çok taze olarak tüketiliyor. Köylü Pazarında tezgâha çıkan ürünler belediyenin denetiminde uygun fiyata satılıyor. Ağılcık Mahallesi’nde de kışa dayanıklı kavun yetiştiriliyor. Aynı zamanda ünlü Çubuk Turşularının ana maddesi olan sebzeler amacına uygun olarak toplanarak mevsimine göre turşu yapımında kullanılıyor. Çubuk’ta üretilen sebze ve meyvelerin önemli bir bölümü turşuculukta tüketiliyor.

Domates, Salatalık ve Kavun: Çubuk doğal yetişen sebzeleriyle de öne çıkıyor. Domates, salatalık gibi sebzeler tamamen organik olarak üretilirken, diğer sebze çeşitleri de organik tarıma uygun olarak tüketiciye sunuluyor. Çubuk Ovası’nın verimli topraklarında yetişen meyvelerden kavunda bal gibi tadı ile tüketicilere ulaşıyor. Sebze ve meyve üretiminin büyük bir bölümü Perşembe günleri kurulan Köylü Pazarı’nda çok taze olarak tüketiliyor. Köylü Pazarında tezgâha çıkan ürünler belediyenin denetiminde uygun fiyata satılıyor. Ağılcık Mahallesi’nde de kışa dayanıklı kavun yetiştiriliyor. Aynı zamanda ünlü Çubuk Turşularının ana maddesi olan sebzeler amacına uygun olarak toplanarak mevsimine göre turşu yapımında kullanılıyor. Çubuk’ta üretilen sebze ve meyvelerin önemli bir bölümü turşuculukta tüketiliyor.

Çubuk Turşusu: Dünyaca ünlü Çubuk Turşuları önemli bir gelir kaynağıdır. Çubuk’ta turşuculuk en çok Aşağı Çavundur Mahallesi’nde yapılmaktadır. Hemen hemen her ev kendi bünyesinde turşu üretimine katkıda bulunmaktadır. Çubuk’la özdeşleşen ve zamanla sektör haline gelen turşuculuk önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Çubuk Turşusu’nu ve yöresel ürünlerini tüm dünyaya tanıtmak için her yıl Eylül ayında Uluslararası Turşu ve Kültür Festivali düzenlenmektedir. Bu festival sayesinde üretilen turşular Ankara, diğer iller hatta AB ülkelerinden Çek Cumhuriyeti, Almanya ve dünyanın diğer ülkelerine de pazarlanmaktadır. Ünlü Çubuk Turşuları salatalık, biber, lahana, havuç, kelek, domates, patlıcan, fasulye ve acur çeşitleri yanında meyvelerden yapılan turşularda büyük ilgi görmektedir.

Uluslar arası Çubuk Turşu ve Kültür Festivali Çubuk Belediyesi’nin başlattığı Çubuk Turşu ve Kültür Festivali Çubuk için Dünyaya açılan bir pencere oldu. 2005 yılında ilki yapılan Festival Çubuk için maddi ve manevi birçok kazanç sağlamıştır. Çubuk Turşu ve Kültür Festivali” tarih olarak turşunun hazırlandığı dönem olan Eylül ayında yapılmaktadır. Turşu Türk halk mutfağının vazgeçilmez unsurlarından ve eski çağlardan beri kullanıla gelen ve bozkır kültürünün gıda saklama yöntemlerindedir. Çubuk Belediye’si de ilçe ekonomisine katkı olan ve bölgede yetişen başka ürünleri tanıtmak için “Uluslar arası Çubuk Turşu ve Kültür Festivali” düzenlemektedir. Festivale yurt içinden ve dışından konuklar davet edilmekte dört gün boyunca kültürel, ekonomik ve sosyal faaliyetler ve çeşitli gösteriler yapılmaktadır. Festival alanı olarak Çubuk’un merkezde bulunan caddeler ve parklarda düzenlenmektedir.

Festival alanına çeşitli ürünlerin satışı ve derneklerin tanıtımı için çok sayıda stantlar kurulmaktadır. Bu stantlarda Çubuk’ta üretilen turşu, et, piliç pastırma, bal, gözleme, bazlama, süt ürünleri gibi yörede üretilen yiyecekler, el sanatları, hediyelik eşyalarla başka il ve ilçelerde üretilen ürünlerde ilçelerin tanıtımı yapılmaktadır. Yurt dışından konuk olarak katılan ülkelerle ( örneğin 2005’te KKTC, Makedonya, Polonya, Malezya, Şlipinler, Endonezya), yurt içinden il dernekleri (örn. Ankara, Erzurum, Kars, Bitlis, Çankırı, Tekirdağ, Yozgat, Kırşehir, Afyon) ve ilçe dernekleri(Denizli \ Kızılcahöyük, Çankırı\ Şabanözü, Bolu \ Mudurnu, Mersin \ Tarsus, Kızılcahamam, Beypazarı, Mamak, Nusaybin’de stantlar açarak tanıtım yapmışlardır. Festivalde kişisel ve karışık resim sergileri açılmıştır. Festival süresince birçok sanatçı konser vermiştir. Konuk ülkelerden KKTC, Makedonya, Bulgaristan, Malezya, Polonya ve Sırbistan; Türk boylarından da Yakutistan, Dağıstan halk oyunları ekipleri katılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin her yerinden halk oyunları ekipleri gösteriler yapmışlardır. Vişne, yaz ayları ortalarına rastlayıp üretimi iki ay kadar devam eden ve sıcaklarda serinlemek için zevkle yenen ve şurubu yapılan en yaygın meyve türlerinden birisidir. Vişne, özellikle Çubuk’un Yukarı Çavundur, Kuruçay Köyü, Aşağı Çavundur Mahalleleri ile Ahur (Yeşilkent) ve Ağılcık Mahallesi’nin en önemli geçim kaynaklarından olup, önemli bir sektör haline gelmiştir. Üretilen vişneler, Ankara ve diğer illerdeki meyve suyu fabrikalarına pazarlanmaktadır. 2010 yılı itibariyle Uluslar arası Çubuk Turşu ve Kültür Festivali, Uluslar arası Çubuk Kültür Festivali olarak devam edecektir.

Çubuk’ta Vişne: Vişne, yaz ayları ortalarına rastlayıp üretimi iki ay kadar devam eden ve sıcaklarda serinlemek için zevkle yenen ve şurubu yapılan en yaygın meyve türlerinden birisidir. Vişne, özellikle Çubuk’un Yukarı Çavundur, Kuruçay Köyü, Aşağı Çavundur Mahalleleri ile Ahur Köy (Yeşilkent) ve Ağılcık Mahallesi’nin en önemli geçim kaynaklarından olup, önemli bir sektör haline gelmiştir. Üretilen vişneler, Ankara ve diğer illerdeki meyve suyu fabrikalarına pazarlanmaktadır.

TÜRKİYE’DE BİR İLK Tavuk Eti Pastırması

Çubuk’ta Et Tavuk eti pastırması dünyada ve Türkiye’de ilk defa Çubuk’ta imal edilmiştir. Yağsız olduğundan içinde kolesterol miktarı çok düşüktür.1 kg tavuk eti pastırma besin değeri açısından 7-8 kg süte eş değerdir. Pastırma çemeni ( et üzerine kaplanmış olan sos) kurutulmuş kırmızıbiber, sarımsak ve çemen otu içerir bunlar vitamin ve mineraller açısından zengindir. Tavuk eti pastırma, ISO belgesine sahip et ile üretilmektedir. Ankara’nın “et deposu” durumunda olan Çubuk’ta gerek canlı hayvan ve gerekse işlenmiş et büyük rağbet görüyor. Yaylaları ve ormanlık alanların çokluğuyla bilinen Çubuk’ta hayvancılık önemli bir gelir kaynağı. Kekik kokulu doğal ortamlarda beslenen büyük ve küçükbaş hayvanlardan elde edilen et ve et ürünleri özellikle hafta sonları yöredeki piknik alanlarını dolduran Ankaralıların tercihi durumunda. Çubuk’ta et tüketimi sadece piknik için gelenlerin tercihi değil. Çevre il ve ilçelerden de gerek canlı ve gerekse işlenmiş et talebi oldukça fazla. Et ve et ürünleri ticaretiyle uğraşanların toptan alış-veriş yaptıkları yer yine Çubuk. Et Çubuk ekonomisinde önemli bir yere sahip.

ÇUBUK MUTFAĞI

VİŞNE HOŞAŞ

MALZEMELER:

• 2 kg Vişne

• 1 kg şeker

• 5 kg Su

YAPILIŞI: 2 kg vişneye 5 kg su ekleyip kaynatılacak. 1 kg şeker ilave edip kaynattıktan sonra ocak kapatılır. Soğuyunca servis yapılır.

Düğün Çorbası

MALZEMELER:

• 2 kg Yoğurt

• 2 Yumurta

• Yarım kg yarma

• 2 Çorba Kaşığı Un

• Tat verecek kadar Tuz

• Akşamdan ıslatılmış 1 su bardağı nohut

SOSU İÇİN:

• Tereyağı

• Nane

• Kırmızı toz biber

YAPILIŞI: Bir tencere içine yoğurt, yumurta, un konulur. Daha sonra iyice bir birine karışması için karıştırılır. İçine yarma ve nohut, tuz hepsi konulur ve tekrar karıştırılarak ocağa alınır. Ocakta bir tahta kaşık ile kaynayıncaya kadar sürekli karıştırılır. Kaynamaya başlayınca kısık ateşe alınır. Yarma ve nohut iyice pişene kadar işlem devam eder. Başka bir yerde ise yağda pul biber hafif pembeleştirilip üzerine dökülerek servis yapılır.

HOMAÇA

MALZEMELER:

• 2 kg et (Kemikli et)

• 1 adet Patates

• 1 adet Soğan

• 1 çay kaşığı pul biber

• 1 Kaşık tereyağı

YAPILIŞI: Etler tereyağında hafif kızartılarak bir bez parçası üzerine alınır. (Yağı ve kanı üzülsün diye) Daha Sonra Etler tekrar tencereye konur ve üzerine hafif üstünü geçecek kadar sıcak su konulur. Biraz kaynar ve o su dökülür. Tekrar etlerin üzerine sıcak su konulur. Patates, soğan ve pul biberi eklenir ve kaynamaya bırakılır. Bu işlem Düdüklü tencerede yapılırsa 30dk yeterlidir.

Etli Pilav Höşmerim

Zeytinyağlı Yaprak Sarması Kelek Turşusu

MALZEMELER:

• 2 kg Pirinç

• 200 gr Tereyağı

• 1 Çay Bardağı Sıvıyağı

• 1 Çay Bardağı şehriye

• Parça Haşlanmış Et

YAPILIŞI: Pirinçler ayıklanıp, Bir kaba konur. Üzerine biraz tuz ilave edilir. Pilav yapmadan önce Sıcak su ile ıslatılır. 2-3 saat bekletilir. Yayvan bir kaba tereyağı ve sıvıyağ konulup, eritilir. Şehriyeler konulup Pembeleşinceye kadar kavrulur. Daha sonra pirinçler süzülüp yıkanır. Şehriyenin üzerine pirinçler konulur. Pirinçler iyice kısık ateşte kavrulur. Yağı çekene kadar 20dk kavrulur. Daha sonra pirinçlerin üzeri örtülecek şekilde sıcak su konulup altı kısılır demlenmeye bırakılır.

MALZEMELER:

• 2 kg Süt

• 2 kg Un

• 1 Tatlı Kaşığı Tuz

• 500gr tereyağı

• 1 Su Bardağı sıvı yağı

• 3 Tatlı Kaşığı Toz şeker

YAPILIŞI: Yağı eritip kaynar sütün üzerine unu boşaltarak, oklava ile karıştırarak un yedirilecek. Altı kısık ateşte yanacak, Hamuru kulak memesi kıvamına geldikten sonra tavaya alıp erittiği yağı üzerine boşaltıp kızarana kadar kavrulur. Nar gibi kızaran hamurun üzerine toz şeker dökülüp afiyetle yenir.

Zeytinyağlı Yaprak Sarması

MALZEMELER:

• 2 Kg Yaprak

• 4 Su Bardağı Pirinç

• 2 Su Bardağı Bulgur

• Baharatlar (Nane, karabiber,Toz biber,Tuz)

• 2 Çorba kaşığı Salça

• 2 Su Bardağı sıvı yağ

• 4 ad. İri kuru soğan

YAPILIŞI: Sıvı yağ tencereye konulur. İçerisine soğanlar ince ince doğranır. Pembeleşinceye kadar kavrulur. Yıkanıp ayıklanan bulgur ve pirinç eklenip tekrar kavrulur, baharatlar ve salça ilave edilir. Tekrar hafifçe kavrulur. 1 çay bardağı sıcak su konur. Bir taşım kaynatılır. Ocak kapatılır. Üzerine maydanoz kıyılarak konur. Daha sonra malzeme soğuyunca sarma işlemine başlanır. İşlem bittikten sonra dolmaların hafif kadar çıkacak şekilde su koyulup kaynatılır.

Kelek turşusu MALZEMELER:

• 15 Adet Küçük Kelek

• 1 kg Sarımsak

• 2 kg Sivri Biber

• 3 kg Domates

• 1 Bağ Maydanoz

• 1 Bağ Dereotu

• 2 Su Bardağı Sirke

• 1 Nohut Büyüklüğünde Limon Tuzu

• 2 Çay Bardağı Tuz

• 6 Adet Defne Yaprağı

• 1 Avuç içi Dövülmemiş Karabiber

• Su

YAPILIŞI: Kelekler sıra sıra soyulur. İçleri boşaltılır. Güzelce yıkanır domates, biber, maydanoz, dereotu, sarımsak salata halinde doğranır. İçerisine sirke ilave edilir. Yapılan karışım keleklerin içerisine doldurulur.  Kelekler bidonun içerisine yerleştirilip su ve tuz karıştırılıp üzerlerine dökülür. En üstüne defneyaprağı, limon tuzu ve karabiber konulup ağzı sıkıca kapatılır.

Halep Dolması

MALZEMELER:

• 500 gr kıyma (yağlı),

• 2 su bardağı sıvıyağ

• Yarım margarin

• 1 su bardağı pirinç

• 1 çay kaşığı salça

• 4-5 adet kuru soğan

• Maydanoz, nane, tuz, karabiber, kırmızı biber, limon

YAPILIŞI: Patlıcanları3’e böleriz. Kenarında kabukları kalacak şekilde soyarız. İçlerini çıkartırız. İçini koyduktan sonra patlıcanları kuruturuz. Kuruyan patlıcanları bir tencere suda haşlarız. Haşlanan patlıcanları sudan çıkartırız.

İÇİ İÇİN: Yağını koyarız, soğanları doğrarız. Salçasını, kıymasını, pirincini koyarız. Üzerine; maydanoz, nane, tuz, karabiber koyup karıştırılır. Yaptığımız içi Haleplerin içine koyup tencereye dizeriz. Salçalı su yapar üzerine dökeriz. Kısık ateşle pişirilir. Pişirildikten sonra, üzerine limon sıkılıp afiyetle yenilir.

Tandır Çöreği

MALZEMELER:

• Un, tuz, su

• 1 kg sıvı yağ

• 1 adet margarin

• 2 su bardağı yağlı yoğurt

• 1 kibrit kutusu büyüklüğünde maya içi için Malzemeler

• 1kg kıyma

• 3-4 adet kuru soğan

• Maydanoz

• Karabiber, kırmızıbiber

YAPILIŞI: Un, tuz, su, yoğurt suda ıslatılan maya hamura konulur. Sıvıyağ ile iyice yoğrulur. Üzeri örtülür, mayası gelene kadar beklenir. Mayası gelen hamurlar pazılar haline getirilir. Oklava ile açılan hamurlar yağlanıp katlanır. Katlanan hamurları bıçak ile kesip hamuru kıvırıp bükeriz. Bükülen hamurlara hazırladığımız için koyup kapatırız. Üzerine yoğurt sürüp fırında pişiririz.

Yukarı Çavundur Ekmeği

MALZEMELER:

• 3 yumurta

• 2 çay bardağı sıvı yağ

• 2-3 kaşık yağlı yoğurt

• 1-2 damla limon

• 1 çay kaşığı tuz

• Aldığı kadar su

• 1500 gr Baklavalık un

• 1000 gr Nişasta

• 1 tane margarin yağ

• 500 gr tere yağ

• 2 su bardağı sıvı yağ

Yukarı Çavundur Mahallesi’ne has olan ekmek, un patates, su ile yoğrulduktan sonra mayalanınca pazulanır. Bir müddet dinlendirildikten sonra, sıcak fırına atılarak kabarması sağlanır. Mahallede Yukarı Çavundur ekmeğini yapan iki fırın bulunmaktadır.

YAPILIŞI: 1000 gr un koyarız. 3 yumurtayı kırarız 2-3 kaşık yağlı yoğurt 1 çay kaşığı tuz 1 çay kaşığı sıvıyağı hamurun içine koyarız. 1-2 damla limon damlatılır. Hamur yoğrulur. 1 çay bardağı sıvı yağ hamur yoğrulduktan sonra koyulup hamur fıstıklayana kadar iyice yedirilir. Yoğrulan hamur küçük pazılar haline getirilir 2 ve ya 3 saat dinlendikten sonra hamurlar açılır. 500 gr. Un ve nişasta ile hamurlar tek tek açılır. 3 tane açılan hamur biraz kuruduktan sonra oklava yardımı ile katlanır. Oklavaya sararken içine ceviz konulur. Hamurlar açılıp tepsi dolunca bıçak ile kesilir. 500 gr tere yağ 1 tane margarin 2 bardak sıvıyağ eritilip üzerine dökülür. Fırında pişirildikten sonra şerbeti ılık şekilde dökülür.

Şerbeti için:

• 4 su bardağı şeker

• 4 su bardağı su

• 1-2 damla limon

• Kaşık ucu ile tuz

• Şerbet piştikten sonra yarım su bardağı su koyuyoruz.

Haside tatlısı

MALZEMELER:

•1 su bardağı un

•3 su bardağı su

•1 su bardağı süt

•1 kâse şeker

•Tereyağı

YAPILIŞI: Unu kavururuz. Una su ve sütü katarız. İyice karıştırdıktan sonra bir kâse şekeri koyarız. Muhallebi kıvamına geldikten sonra tepsiye dökülür. Üzerine tereyağı kızdırılıp dökülür.

Toyga Çorbası

MALZEMELER:

• 2 su bardağı yarma

• 1 su bardağı haşlanmış nohut

• 1 su bardağı un

• 500 gr süzme yoğurt

• su, tuz

• 1 tane yumurta, et suyu

YAPILIŞI: 2 su bardağı yarma, 1 su bardağı nohut pişirilir. 500 gr yoğurdun içine bir yumurta 1 su bardağı un, tuz, yarma, nohut koyulup ocakta karıştırılarak pişirilir. Piştikten sonra üzerine sosu dökülür.

Sosu için:

• Tereyağı

• Nane

• Kırmızıbiber

Kaygana

MALZEMELER:

• 3 yumurta

• 1 su bardağı süt

• Un, tuz

• Sıvı yağ

• 1 çay kaşığı karbonat

YAPILIŞI: Yumurta çırpılır. Süt, tuz, un, sıvıyağ, karbonat atılıp iyice karıştırılır. Tavaya yağ koyup içini hazırladığımız krepten biraz döküp ağır ateşte kızartırız.

Tutmaç çorbası

MALZEMELER:

  • 2 su bardağı yeşil mercimek
  • 2 kâse tutmaç hamuru
  • 500 gr süzme yoğurt
  • Yarım çay bardağı sıvı yağ
  • Sarımsak
  • Üzerinin Sosu
  • Tereyağı
  • Nane
  • Kırmızıbiber

YAPILIŞI: Yeşil mercimek pişirilir. Pişmeye yakın tutmaç hamuru içine atıp ikisini beraber pişirdikten sonra sarımsak dövülüp süzme yoğurt ile karıştırılır. Pişirilen mercimekle yoğurt karıştırılır, üzerine bir kâse tutmaç hamuru yağda kızartılır sosu yapılıp üzerine dökülür.

Tutmaç Hamurunun Malzemeleri:

• 2 yumurta

• Un

• Tuz ve Su

Yapılışı: Bu malzemeler yoğrulur. Hamuru katı olacak pazı yapılıp hamur açılır. Açılan hamur minik kareler şeklinde kesilir. Serilerek kurutulur.

Köy Tandırında Gözleme ve Bazlama Çubuk’un en meşhur hamur işlerinden birisi de gözleme, diğeri de bazlamadır. Gözleme için, önce hamur yoğrulur, pazulanır ve bir pazusu açılır. İçi yağlanır ve dörde katlanır. İstenirse içine yoğurt ve süt eklenir. Tekrar açılır ve kızgın bir sacın üzerinde pişirilir. Pişirilirken iki tarafı da yağlanır. Bazlama için, yine aynı hamur kullanılır. Ekmek olarak tüketilen bazlamalar, Çubuk’un vazgeçilmez ürünlerinden biridir.

Şehitlerimiz: Çubuk Türkiye’nin en çok şehit veren ilçelerinden. 58 şehidi olan Çubuk’ta belediye tarafından sembolik olarak yaptırılan şehitlikte isimleri yaşatılan şehitler Türk Bayrağı altında anılıyor. Dev Türk Bayrağının dalgalandığı şehitlik kentin her bölgesinden görülüyor, Uluslar arası Esenboğa Havalimanı’na inip kalkan uçaklar tarafından selamlanıyor.

Muharrem KALELİ Çubuk- Kösrelik 1990

Bülent ÖZTÜRK            Çubuk-Ömercik 1997

Mustafa ÜNAL             Çubuk-Eğriekin 1993

Mehmet KOLCU          Çubuk-Ovacık 1996

Fatih KORÇAM            Çubuk-Karşıyaka 2009

Ergün ILIK                    Çubuk-Eskiçöte 2000

Rafet KESEN                   Çubuk-Ovacık 1989

Hüseyin AKOĞLU              Çubuk-Demirci 1991

Ahmet AYDOĞAN              Çubuk- Mutluköy 1993

Ercan CÜCEOĞLU     Çubuk-Demirci 1994

Hüseyin GÜLAP              Çubuk-1995

Ali KAYHAN                     Çubuk- Yeşilkent 1997

Ali KÖSE                         Çubuk-A.Çavundur 1998

Musa KAPLAN                Çubuk-1999

Ümit MOTOR                  Çubuk-1999

Birol EROL                      Çubuk-Karşıyaka 1999

İrfan DÖNMEZ                  Çubuk-Kızılöz 2000

Fatih ASRAK                    Çubuk-AşağıMahalle 2005

Seyit Ali EĞİN                      Çubuk-Y.Elören 1996

Alper Yavuz AYDOS          Çubuk-Sünlü 1996

Uğur KAHRIMAN                Çubuk-Aşağı Obruk 1996

Ramazan BAL                   Çubuk-Melikşah 1996

İbrahim ÇİÇEK                   Çubuk-Y.Çavundur 1996

Murat USLU                       Çubuk-Y.Evci 1996

M. Zihni OLMUŞ                Çubuk-Akkuzulu 1994

Himmet YALÇIN                  Çubuk-iki pınar 1994

M. Ali AYDOĞAN               Çubuk-Deli ören 1995

Bircan DIŞLIKAYA              Çubuk-Kışlacık 1995

Fatih Mehmet ATA             Çubuk-Y.Çavundur 1995

Resul ERDOĞAN               Çubuk-Karadana 1995

İbrahim AKPUNAR              Çubuk-1993

Ahmet EDEM                       Çubuk-Tahtayazı1993

Yüksel TUZCU                    Çubuk-Akkuzulu 1993

Mustafa ERCİĞEZ                   Çubuk-ıkipınar 1993

Mustafa ASLAN                  Çubuk-1993

Ali GERGıN                        Çubuk-1994

Atilla Demirbaş                   Çubuk-1991

İmmet ÖZDEMİR                Çubuk-Durhasan 1991

İsmail KANSU                     Çubuk-Aşağı Mahalle 1993

Gazi ALERDEK                 Çubuk-Eskiçöte 1993

Selami ŞAHİN                    Çubuk-Kavaklı1993

Satılmış TAŞDELEN             Çubuk-1993

Selahattin ŞİŞMAN             Çubuk-Sünlü 1989

Osman USTA                    Çubuk-Y.Çavundur 1990

Lokman KOÇ                     Çubuk-Tahtayazı1990

Tezcan ÖZDEMİR                Çubuk- 1991

İhsan AKTAŞOĞLU                Çubuk-Dağkalfat 1991

Sait TÜRKMENOĞLU              Çubuk-Oymide 1996

Hayati BİLGİN                       Çubuk-1995

Atilla ERDEM                      Çubuk-Kargın 1995

Ali ÇAKIR                            Çubuk-AşağıMahalle 1982

İlhami ÖZENÇ                         Çubuk- 1992

Deniz KOMAN                         Çubuk- 1994

Ömer ÖZTÜRK                       Çubuk- 1994

Ali ÇOBAN                              Çubuk- 1994

Hüseyin ŞALVİZ                      Çubuk- 1996

Mustafa KALE                         Çubuk- 2006

Mustafa MAYUK                      Çubuk- 1988

Emre Tunca

Ahmet Çam

Yener Kırıkçı Çubuk – Akkuzulu – 2020

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

Mehmet Akif ERSOY:

Çubuk’ta her genç kızın çeyiz sandığında bulunan el emeği göz nuru işlemeler revaçta. Gelinlik kızlar için işlenen danteller, mekikler, iğne oyası işlemeler ilmek ilmek üretiliyor. Patiskalara nakşedilen kanaviçeler, seccadeler, yazmalar, patikler, 5 şişle örülen yün çoraplar çeyizlerin vazgeçilmezleri. Damat adayına hediyeler için hazırlanan ve itina ile süslenen Bohçalar ise, çeyizin en özel parçaları.

Çubuk’ta El işlemeleri

Çubuk Agat Taşı: Son yıllarda Çubuk’ta yeni bir iş kolu olma yolunda olan alan da Agat (Akik) taşı işletmeciliğidir. Çubuk sınırları içerisinde Agat taşı kaynaklarının zenginliği nedeni ve bu taşın ilçe ekonomisine kazandırılması amacıyla Çubuk Kaymakamlığı, Çubuk Platformu ve Çubuk Belediyesi öncülüğünde ış Kur tarafından desteklenen bir proje kapsamında Agat Taşı işlemeciliği Kursu açılmıştır. Bu taşın işlenmesi ve pazarlanması konusunda çalışan yaklaşık 500 aile işletmesinin kurulması hedeflenmektedir.

Çubuk’ta Spor: Çubuk’’un bilinen iki takımı, Çubuk Spor ve Çubuk Gençlik Spor futbolda kenti temsil ediyor. 1959 yılında voleybol takımı olarak kurulan Çubuk Spor daha sonra futbol takımına dönüşülerek yeşil sahalarda mücadelesini sürdürüyor. Kentin diğer takımı olan Çubuk Gençlik Spor’da 2007-2008 sezonu ikinci amatör kümede 2. grup şampiyonu olmuştur. Çubuk’ta futbolun yanında, sporun yaygınlaştırılması ve gençlerin daha sağlıklı yetiştirilmesi amacıyla çeşitli spor dallarında yarışmalar yapılmaktadır. Yücel Teakvondo takımı Türkiye birinciliği, Ankara ikinciliği ve üçüncülüğünü kazanmıştır. Çubuk’ta düzenlenen eskrim ve bisiklet şampiyonalarında Ankara ve Türkiye çapında yarışmalar yapılmıştır. Ayrıca Çubuk Belediyesi öncülüğünde Türkiye Güreş Federasyonu işbirliği ile 1. Geleneksel Çubuk Yağlı Güreşlerinde Dünya şampiyonu ve Kırkpınar Başpehlivanı güreşçiler karşı karşıya gelmişlerdir.

SEMT SAHALARI: Gençleri kötü alışkanlıklardan korumayı ilke edinen Çubuk Belediyesi “Her Okula Basket Potası” sloganı ile öğrencileri basketbolla buluştururken ki semt basketbol sahasını da hizmete açtı5 merkez mahallemize halı saha yapımı planlanmıştır. Bunlardan bir tanesi tamamlanmıştır.

Geleneksel Çubuk: Yağlı Güreşleri Çubuk Belediyesi tarafından düzenlenen Geleneksel Yağlı Güreş karşılaşmaları Tarihi Kırkpınar güreşlerinin rövanşı niteliğinde. Kırkpınar başpehlivanları ile dünya şampiyonu güreşçilerin kıyasıya mücadele ettiği karşılaşmalar bundan böyle her yıl düzenlenecek. Geleneksel Çubuk Yağlı Güreşleri’nin ilk Başpehlivanı Savaş Yıldırım oldu. Yoğun ilgiyle katılımın yüksek olduğu Geleneksel Çubuk Yağlı Güreşleri bir festival havasında geçiyor.

Çubuk’ta Sağlık: Çubuk’ta 100 yataklı devlet hastanesi, 8 Aile Sağlığı Merkezi ve 1 verem savaş dispanseri bulunmaktadır. Bölgemizde özel sağlık kuruluşlarından; 2 özel muayenehane, 6 diş muayenehanesi, 4 fenni gözlükçü, 2 özel poliklinik, 1 tıp merkezi, 1 ağız diş sağlığı polikliniği, 27 eczane, 1 sağlık kabini bulunmaktadır. Melikşah Mahallesi’nde Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne bağlı Süleyman Demirel Huzurevi Yaşlı Bakım Rehabilitasyon Merkezi bulunmaktadır. Burada yatağa bağımlı felçli temaslı hastaların da içerisinde bulunduğu 246 kişi kalmaktadır. Belediye tarafından Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne tahsis edilen Kurban tepe Tesislerinde ise Toplum Sağlığı ve Aile Danışma Merkezi bulunmaktadır. Çubuk’a bağlı Melikşah Mahallesi’nde sıcaklığı40 dereceye kadar ulaşan sıcak su termal kaynağı mevcut olup, faal durumdadır. Suyun çıktığı yerde Ankara İl Özel İdare Müdürlüğü’nün Olimpik standartlara uygun modern yüzme havuzu ve diğer sosyal tesisleri halka hizmet vermektedir. Tesis Ankara Esenboğa yolu üzerinde Esenboğa Mahallesi’nin içinde 4 km. uzaklıktadır.

KİMYASAL ÖZELLİKLERE: Bir karbonatlı, sodyumlu, kalsiyumlu, magnezyumlu, karbondioksitli, 40 C derece termal sudur.

ŞİFA ÖZELLİKLERİ: Romatizmalı hastalıklar, beslenme bozuklukları, sinirsel ve kas yorgunluklarına iyi gelmektedir. Termal tesis yoktur sadece yüzme havuzu ve tesisi bulunmaktadır.

Termal Yüzme Havuzu eskisi ve yenisinin yapılması planlanmaktadır.

Kardeş şehir Sabinov: Çubuk ve Slovakya’nın Sabinov Belediye Başkanları tarafından 25 Nisan 2008’de Kardeş Şehir Protokolü imzalandı. Her iki kentin Belediye Başkanları dostluk, kardeşlik, sevgi ve saygı çerçevesinde kültürel, sosyal ve ekonomik alanda işbirliğine imza attılar. İmzalanan anlaşmanın temel amacı, Çubuk ve Sabinov Belediyelerinin ortak hedef olarak; kültür ve yaşam biçimlerini tanıtmak, Türkiye ile Slovakya arasında kardeşlik köprüsü kurmak olarak belirlendi. Bu kapsamda iki kent arasında ekonomik çalışmalar, sosyal yaşam projeleri, kültürel etkinlikler, eğitim, spor ve sağlık alanında destek yapılması kararı alındı. Ayrıca turizm projeleri, şehircilik ve mimari çalışmalarda anlaşmada yer aldı. İmzalanan Kardeş şehir Protokolü kapsamında her yıl yapılan Uluslar arası Çubuk Turşu ve Kültür Festivali ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na Sabinov’dan folklor ve sanat gurupları ile çeşitli heyetler gelmesi sağlandı. Aynı şekilde Slovakya’da Sabinov Günleri Festivali’ne de Çubuk’tan çeşitli grupların katılması sağlanarak Türkiye ve Ankara’nın tanıtımına imkân sağlandı.

Çubuk’ta 400 dönümlük arazi üzerine konuşlanan Askeri birliklerin başka bir bölgeye taşınması ve bu arazi ile binaların Gazi Üniversitesi’ne devri sonucunda 2 Meslek Yüksek Okulu Çubuk’a taşınmıştır. Bu okullarda yaklaşık 3 bin öğrenci öğrenim görmektedir. Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’ne yeni Yüksekokullar ve Fakülte açmak üzere tahsis edilmiş olan bu arazide yeni bir devlet üniversitesinin kurulması halinde ilçede hizmet sektörünün önemli oranda büyüyeceği ve ekonomik anlamda büyük bir katkı sağlayacağı bir gerçektir.

Gazi Üniversitesi Çubuk Yerleşkesi: Ankara Savaşı’nın geçtiği Çubuk Ovası, Yıldırım Beyazıt ismi ile özdeşlemiştir. Çubuk bugün Türkiye’nin 21 ilini aşan ve giderek artan nüfusu ile bir üniversite için önemli bir potansiyele sahiptir. İlçede 2009-2010 Eğitim Öğretim yılında 711 öğrenci anasınıfında, 14 bin 277 öğrenci ilköğretim okullarında (bunların 6 bin 803’i kız, 7 bin 474’i erkek) ve 5 bin 487 öğrenci liselerde (bunların 2 bin569’u kız, 2 bin 911’i erkek) eğitim görmektedir. Başkent’e 39 kilometre uzaklıkta anakent ilçe olmasının yanı sıra Ankara’ya ulaşımının kolay olması ve üniversite için tahsis edilmiş bin 800 dönümlük arazisi, kredi yurtlara bağlı mevcut 350 öğrenci kapasiteli öğrenci yurdu ve yapılacak olan 500 öğrenci kapasiteli yurt yanında sosyal tesisler ve kültürel olanakları ile üniversite için hazır durumdadır.

Çubuk’ta Ulaşım: Ankara’ya 39 Km uzaklıkta olan Çubuk’a EGO ve Özel Halk Otobüsleri ile ulaşmak mümkün. Ulus Gençlik Parkı, Atatürk Spor Salonu karşısından 4 dakikada bir kalkan toplu taşıma araçları, Sabah 05.40 ve Gece 24.00’a kadar Ulus Çubuk Ulus arasında çalışmaktadır. Çubuk’un köy ve yaylalarına ulaşmak için ise, Çubuk merkezden kalkan minibüslerden yararlanmak mümkündür. imar planlarında Esenboğa ile Çubuk arasında metro istasyonları planlanmıştır. Esenboğa Havalimanı1955 yılında Çubuk Ovası’nda kurulmuştur. Çubuk sınırları içinde olan Çubuk Esenboğa Uluslar arası Havalimanı Ankara şehir merkezine 28 km uzaklıktadır. Toplam 7.500.000 m2’lik kurulu alanı bulunan havalimanında 7.500m2’lik iç Hatlar Terminali ile 7,950 m2’lik Dış Hatlar Terminali bulunmaktadır. Yeni terminal binası ile Çubuk Esenboğa Havalimanı Türkiye’nin en büyük ikinci havaalanı olma özelliğini kazanmıştır. Çubuk Esenboğa Uluslararası Havalimanı Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin 2009 yılı istatistiklerine göre Türkiye’nin iç hat yolcu trafiği olarak 2’nci, dış hat yolcu trafiği olarak 7’nci ve toplamda 5’nci en yoğun havalimanıdır. Ankara merkezine ulaşım HAVAŞ, EGO otobüsleriyle ve taksiyle sağlanmaktadır.

ÇUBUK MERKEZ, BELDE VE KÖY DERNEKLERİ

ÖMERCİK • ÇATOKÇULAR • KARAÇAM • KARAMAN • KARATAŞ• KIZILÖREN

• TAŞPINAR • Y. BAYAZIT MAH. • Y. ELVEREN • DURHASAN KÖYÜ • HACILAR

• KIŞLACIK• KURUÇAY • NUSRATLAR • ÖZLÜCE KÖYÜ • TAHTAYAZI MAH.

• YAYLAK • YEŞİLKENT • YIL-DER • Y. AYDOĞAN • YİĞİDİ• Y. ÇAVUNDUR

• MUTLU • YAZIR • AKKUZULU • ULUAĞAÇ • CAMİLİ • YUVA • GÜMÜŞYAYLA

• KIZILÖZ • OVACIK • A. ÇAVUNDUR • KARAĞAÇ • GÖKÇEDERE • YENİCE

• MAHMUTOĞLAN • EĞRİEKİNKÖYÜ • KARADANA • DUMLUPINAR • KAPAKLI

• AĞILCIK EĞİTİM GÖNÜLLÜLERE DERNEĞİ • MELİKŞAH OKÇULAR