Etiket: Selçuklu

  • Gebze Gözüyle Başkent ve Çubuk

    Gebze Gözüyle Başkent ve Çubuk

    Gebze Gazetesi köşe yazarı İsmail Kahraman, başkent ve Çubuk’u ziyaret etti ve onun başkent gözüyle Ankara ve Çubuk…

    Anadolu’da dört mevsimi doya doya yaşamak gerekiyor. Anadolu’nun dört mevsimi de güzel. Artık yavaş yavaş kış kendini hissettirmeye başladı. Seminere katılmak için geçtiğimiz hafta Ankara’da idim. Esenboğa havalimanına indiğimde ufaktan kar serpiştiriyordu. Ankara’ya geldiğimde kar yağışı kendini hissettirdi. Ankara’da sonbahardan kışa geçişin mutluluk ve heyecanını yaşadım.

    Ankara’nın nesini seviyorsun diyenler İstanbul’a dönüşü diye cevap verirler. Ama ben öyle cevap vermiyorum. Ankara önemli bir şehir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Ankara tarihimizin kilometre taşı, kuruluş ve kurtuluş destanları yazılan Yıldırım Beyazıt Han ve Timur Han arasında yaşanan Ankara meydan muharebesiyle tarihimizin hüzünlü bir sayfasıdır.

    Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş destanının yazıldığı, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının bütün emperyalist güçler ve düşmanlara rağmen yeni bir devleti hayata geçirdikleri ilimizdir. Ankara’nın özellikle kalesi Selçuklu Medeniyeti’nin ihtişamlı geçmişini yansıtır.

    ANKARA KALESİ’NE ÇIKTINIZ MI?

    Ankara’nın en kadim, en eski ve en köklü yeri Ankara kalesidir. Tarihi evleri, dar sokakları, camileri ve surlarıyla Selçuklu Medeniyeti’nin ihtişamını yansıtır. Ankara’yı Ankara kalesinden seyretmek gerekiyor. Her fırsatta Ankara kalesine çıkar, Ankara kalesinden Ankara’yı dört mevsim doya doya seyrederim.

    Yine Ankara kalesine çıktım. Ankara kalesinden Ankara’yı doya doya seyrettim. Ankara’nın resmi binaları tarihi mekanları, gökdelenleri özetle Ankara’nın her şeyini Ankara Kalesi’nden görmek mümkün. Ankara kalesinden sonbahardan kışa geçişi doya doya yaşadım. Ankara’nın kültür tarihinde ki yeri ve önemini bir kez daha görüp anladım.

     Ankara’nın manevi tarihimizde ki önemi de büyük. Ahi Evran her ne kadar Kırşehir ile anılsa da Ahi Evran’ın gerçek diyarı Ankara. Ankara kalesinde ki Selçuklu mezarlığı, Hacı Bayram külliyesi, tarihi camiler, Tacettin dergahı, Ankara’nın manevi kimliğini ortaya koyuyor. Eski TBMM’nin Ulus’ta ki tarihi binası ise milli tarihimizin sembollerinden. Türkiye devletinin kuruluş önsözü. Eski TBMM binasını gezdiğinizde kendinizi bir anda kurtuluş savaşı yıllarında hissediyorsunuz.

    ÇUBUK’DA YILIRIM VE TİMUR’U HATIRLAMAK

    Sonbahar’da Ankara bir başka anlam ifade ediyor. Ancak Çubuk’da sonbahar tarihte yaşanan çubuk meydan muharebelerinin hüznünü insana yaşatıyor. Tarihler 28 Temmuz 1402. Çubuk’da yaşanan meydan muhaberesi devletler tarihimizin en acı olayıdır. İki yiğit devlet adamı, İmparator ve komutan Yıldırım han ile Timur han Çubuk Ovası’nda karşılaşırlar. On binlerce şehit verilir ve tarihimizin sonbaharı yaşanır. Yıldırım Beyazıt Han esir olur, Osmanlı Devleti’nde Fetret devri başlar.

    Ankara-Çubuk Meydan Muharebesi Türk tarihinin kader anıdır. Çubuk savaşlarıyla ilgili bugüne kadar ciddi ve objektif bir araştırma tam olarak yapılamadı. Timur han’ı Osmanlı tarihçileri alaya almak için aksak Timur anlamına gelen Timurlenk dedi. Aslında Timur’da Yıldırım gibi büyük bir devlet adamıydı. Aslında tarihi yargılamadan haksız, haklı anlamadan çubuk savaşını araştırıp gelecek kuşaklara aktararak tarihten ders ve ibret almalıyız.

    ÇUBUK OVASI’NDA HÜZÜNLÜ TARİHİ ARAŞTIRDIM

       Acaba Esenboğa havalimanı üzerinden Ankara’ya gidip gelenler, Esenboğa’nın bir Türk komutanının adı olduğunu çubuk isminin Selçuklu Komutanı’nın Unvanı olduğunu kaç kişi biliyor. Çubuk savaşlarıyla ilgili ilk kez araştırma yapmak üzere Temmuz 2006 tarihinde Çubuk’a gitmiştim.  Melikşah köyünden Çubuk Ovalarını seyredip savaşların yapıldığı alanları elimde kameram ve fotoğraf makinemle beş yıl önce görüntülemiştim.

    Çubuk ovalarını seyrederken, Yıldırım Beyazıt Han’ın Rumeli, Tuna boyları, Arnavutluk, Yunanistan ve Mora Yarımadası’nın fethiyle yazdığı muhteşem zaferler destanını hatırlarken, Timur han’ın Türk İslam medeniyetinin Asya’da birliğini sağlamak için Hindistan, Afganistan, Pakistan, Maveraünnehir, Çin, Moğolistan, Hazar ve Karadeniz’in karşı tarafı Basra ve Bağdat’a kadar geldiğini düşündüm.

    Bugün bu iki komutan ve devlet adamını fethettikleri coğrafya ve bölgeleri bilmekten aciziz. Devri Alem belgesel program yapımcısı olarak gerek Yıldırım Beyazıt Han ve gerekse Emir Timur han’ın fethettiği Türk İslam medeniyetinin muhteşem eser ve izlerinin bulunduğu bu coğrafyayı gezerek Devri Alem belgeselleriyle tarihe not düşüp zamana noterlik yaptım.

    ÇUBUK BELEDİYE BAŞKANI İLE KONUŞTUM

    Son Çubuk gezimi geçen hafta gerçekleştirdim. Çubuk belediye başkanı Lokman Özden cumartesi olmasına rağmen bizlere özel randevu vererek makamında görüşme yaptım. Çubuk meydan muhabereleri, Yıldırım Beyazıt Han ile Emir Timur han hakkında yaptığım ve yapacağım çalışmaları kendisiyle paylaştım. Karşımda bir belediye başkanından çok Tarih ve kültür aşığı bir kültür adamıyla karşılaşmanın heyecanını yaşadım. Tarihimizin acı, hüzünlü bir dönemi olan Çubuk Meydan muhaberesiyle ilgili Belediye güzel çalışmalar planlıyor. Yıldırım Beyazıt üniversitesi kurulmuş. Çubuk meydan Muhaberesi şehitlik parkı ve sanal müze yapılacağın öğrendim. Sayın başkan’a buradan bir kez daha şükranlarımı arz etmek istiyorum.

    Sonuç olarak bize düşen görev Tarihi ve tarihi şahsiyetleri yargılamadan, haklı haksız aramadan Allah resulü S.A.V’in buyurduğu gibi “Olan da hayır vardır.” Bu yapılan acı olaydan hayır murat etmeli, her iki komutan ve Çubuk şehitlerini hayır ve şükranla yad etmeliyiz. Çubuk Savaşı’ndan Yıldırdım ve Timur han’dan alacağımız çok ders ve ibret var.

       Tarih tekerrürden ibarettir. İbaret alınsa hiç tekrar eder miydi?

  • ŞEHİTLERİN ARKASINDAN

    ŞEHİTLERİN ARKASINDAN

    Hâin ve bölücü terör örgütünün, son aylarda artan şiddetteki saldırılarının en küstahça olanı, Hakkâri-Çukurca bölgesinde meydana gelmiştir.

    Bilindiği üzere; gece yarısından sonra saat 01.00 civarında, koordineli olarak 8 ayrı noktaya, sabah ışıklarına kadar süren saldırıda, gözü dönmüş canîler; 24 askerimizi şehit etmişler ve pek çoğunu da yaralamışlardır.

     Öncelikle vatan savunmasında canlarını kanlarını veren aziz şehitlerimize Allah’tan (c.c.) rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Umuyorum ki, akan kan yerde kalmayacak, gözyaşları dinecektir.

    Toplumun her kesimince, büyük bir reaksiyonla; üzüntü, nefret ve lânetle karşılanan bu saldırı sonucu: Birlik ve kardeşliğimiz güçlenerek, milletçe kenetlendiğimiz gibi, yapılmakta olan ciddi operasyonlarla inşaallah teröristlerin yuvaları başlarına yıkılacak ve hüsrana uğrayacaklardır.

    Hz.Adem’den beri hak-batıl mücadelesi sürmektedir. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.): “Cihat kıyamet gününe kadar devam edecektir.” Buyurmuştur. Bu mücadele çeşitli şekillerde ve farklı sonuçlarda cereyan etse de, EN SONUNDA HAK GALİP GELECEKTİR.

    Üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası, doğu ile batı arasında bir köprü gibi, dünyanın en stratejik nirengi noktasında bulunduğundan dolayı, dost-düşman bütün insanların gözü bizim üzerimizdedir. Ayrıca İslâmiyet yaşanıp, güçlenerek cihana ışık saçtığı gibi; yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, havasıyla, iklimiyle, hülasa tüm güzellikleriyle iştahları kabartan cennet misali bir vatandır.

                Bu sebepledir ki: Şüheda diyarı aziz vatanımızın her karış toprağı şehit kanıyla sulanmıştır. Ecdadımız;  vatanları, din ve mukaddesatı uğrunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlardır. Malazgirt’te, Çanakkale’de, Filistin’de, Dumlupınar’da, Selçuklu ve Osmanlı döneminde, tüm etnik guruplar kardeşçe, omuz omuza savaşmışlardır.

                Merhum Mehmet Akif’in Çanakkale savaşlarıyla ilgili:

                Şühedâ gövdesi bir baksana dağlar, taşlar

                O rukû olmasa dünyada eğilmez başlar

                Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor

                Bir hilâl uğruna ya Rab! Ne güneşler batıyor.

    Dediği gibi, nice Mehmetçikler, i’lâyı-kelimetillah uğrunda, seve seve şehadet şerbetini içmişlerdir.

                Sahih hadis’i-şeriflerle sabittir ki; ŞEHÂDET rütbesine erişenler, ruhunu teslim ederken, Cenneti-âlâdaki makamını gördükleri için, büyük bir zevkle tekrar, tekrar şehit olmayı dileyerek Mevlâsına kavuşurlar.

                Bir şehit, hane halkından 70 kişiye şefaat edecektir. Kıyamet günü cennet ehli cennete gireceği zaman, nebilerden sonra ilk girecek 3 guruptan birisi şehitlerdir.

                Doğu ve güneydoğu bölgemizdeki bölücü  terörün başlaması ve gelişmesinin bazı sebeplerine değinmek isterim. Bunlar şunlardır:

    1- Dünyadaki etnik ve bölgesel ayrılık ve bağımsızlık hareketleri,

    2- Cumhuriyetle birlikte, Osmanlı imparatorluk felsefesinden uzaklaşılarak, yıllarca otoriter baskıcı bir yönetim anlayışının sürmesi,

    3- Tevhid’i-tedrisat kanunu ve diğer inkılap kanunlarıyla, medrese, tekke ve zaviyelerin kapatılarak, yıllarca süren, dinî eğitim alanındaki boşluk,

    4- Osmanlıda olduğu gibi, farklı etnik grupları İslam kardeşliğinde birleştiren din ve dinî tedrisatın, bir dönem yasakçı seküler elitlerce engellenmesi yüzünden, laikliğin dinsizlik olarak anlaşılması,

    5- Bölgenin sürgün yeri sayılarak, başarısız ve zayıf devlet memurlarının orada görevlendirilmesi sonucu, milletin devletinden soğuması,

    6- Bölgenin uzun zaman ihmal edilerek, yatırımların ve hizmetlerin gelmemesi neticesinde; cehalet, fakirlik ve işsizliğin yayılması,

    7- Bütün bunları istismar etmek isteyen, iç ve dış düşmanların zemin bularak, cahil ve işsiz halkı kandırıp, kışkırtmaları sonunda kurulan ve gelişen taşeron terör örgütleri.

    SONUÇ OLARAK: Osmanlıda olduğu gibi, ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitime dönük projelerle, milli birlik ve kardeşlik ruhunu hayata geçirerek bataklığı kurutmak gerekmektedir.

    HÜDÂYA EMANET OLUN…

    Şevket TANDOĞAN

  • Başkent Ankara’nın Tarihi Camileri

     

    Başkent Ankara’nın Tarihi Camileri

    Ankara’nın tarihi camileri arasında bulunan Çubuk-Mahmutoğlan Köyü Camii yıllara meydan okuyor.

    Başkent Ankara’da, yüzlerce yıldır ezan sesinin yankılandığı tarihi camiler, hala zamana karşı direniyor.

    Derlenen bilgilere göre, Ankara ve ilçelerinde, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa edilen bir çok cami ve mescit aradan asırlar geçmesine rağmen hala ayakta duruyor.

    Mülkiyetleri Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait cami ve mescitlerin, son yıllarda gördükleri restorasyonların ardından yüzlerce yıl daha kapılarını ibadete açık tutacağı belirtiliyor.

    Genellikle Altındağ’da konumlanan tarihi camilerden Hacı Bayram Camii, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen çevre düzenleme ve ışıklandırma çalışmalarının ardından Ramazan ayında da Ankaralıların akınına uğruyor.

    Bin 400’lü yıllarda inşa edilen cami, kare planı ve sekizgen tamburlu mimarisiyle dikkat çekiyor.

    Üzeri kurşun kubbe ile örtülü, ön cephesi mermerle kaplı, doğu ve güney cepheleri yerden tambura kadar iri taşlarla örülü cami, geçen yıl gördüğü restorasyonla yılların yorgunluğunu üzerinden atmış gibi duruyor.

    Caminin, restorasyon sırasında, mihrap, tavan ve ahşaplarının üzerindeki yağlı boyaların kazınarak, orijinal nakışlar ve hatların ortaya çıkarıldığı, pencere doğramalarının, taban ahşapları, avizeleri, çatı örtüsü ve saçaklarının yenilendiği belirtiliyor.

    Yeni ışıklandırması, çevre düzenlemesi, havalandırma ve ses sistemleri, çağdaş kadın ve erkek abdesthaneleriyle Ankaralılar’ın beğenisini kazanan caminin açık ve kapalı alanlarında aynı anda 6 bin kişi namaz kılabiliyor.

    Caminin bitişiğindeki Hacı Bayram Veli Türbesi’nde de ziyaretçilerin dua ve dilekleri yankılanıyor.

    TACEDDİN SULTAN CAMİİ

    Hamamönü Sümer Mahallesi Taçlı Sokak’ta bulunan kesme taş duvarlı ve kiremit çatılı cami, Ankara’nın manevi merkezlerinden biri sayılıyor.

    Kuzeybatısında Yükselen kare kaideli, silindirik Gövdeli taş minaresi, yanı başındaki türbesi, dergahı, Çeşme ve hazireden oluşan küçük külliyesiyle ilgi çekiyor.

    Arka tarafında, eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarının da bulunduğu küçük bir kabristan yer alan caminin, geniş avlusu bulunuyor.

    Caminin yanı başındaki, bir zamanlar dergah olan, daha sonra İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’a tahsis edilen iki katlı ahşap ev, birkaç yıl önce Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen restorasyonunun ardından müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.

    Karacabey CAMİİ

    Hacettepe Hastanesi kampüsünde yer alan caminin, bin 444 yılında Osmanlı beylerinden Celaleddin Karacabey tarafından yaptırıldığı ifade ediliyor.

    Zaviyeli cami tipindeki tarihi yapının ortasında ibadet mekanı, kuzey tarafının iki yanına bitişik birer oda bulunuyor.

    İnşasında moloz taş, devşirme parçalar, tuğla ve az miktarda çini kullanılan camide, 2005 yılındaki restorasyonun ardından tekrar ibadet edilebiliyor.

    DİĞER TARİHİ CAMİLER

    Ulus’taki tarihi ada içinde yer alan camilerden bir başkası ise Zeynel Abidin Camii.

    Zeynel Abidin tarafından 17. yy’da yaptırılan cami, diktörtgen planı, düz tavanı, tavana kadar uzanan alçı mihrabı, kıble duvarındaki penceresinin alçılarındaki geometrik süslemeleriyle biliniyor. 2004 yılında elden geçirilen caminin yanı başında bir de türbe bulunuyor.

    Asırlara kafa tutan cami ve mescitler arasında 15. yüzyılda inşa edilen Hacettepe Camii, Altınoğlu Camii ve Örtmeli Mescidi de yer alıyor.

    Örtmeli Mescidi, ahşap kirişlemeli tavanı, aşı boyalı nakışlarıyla namaza duranları başka alemlere taşırken, mütevazi kerpiç duvarları, ahşap ögeleri ve ruhu okşayan manevi ortamlarıyla Hacettepe Camii ve Altındağ ilçesindeki Çiçeklioğlu Camii, Ramazan ayında inananlara kucak açmayı sürdürüyor.

    Ulus’ta bulunan ve son birkaç yılda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden ayağa kaldırılan diğer bazı tarihi cami ve mescitler ise şunlar:

    İbadullah Cami: 17. yy. başında yaptırılan cami İbadullah Vakfı’na ait. Boyuna dikdörtgen planlı ve ahşap tavanlı yapının temel duvarlarında blok kesme taş kullanılmış, üzeri kerpiçle örülmüş.

    17. yy. sonlarında inşa edilen Kagnıoğlu Cami, kalıplama tekniği ile yapılmış alçı mihrabı ile dikkat çekiyor.

    15 yy. eseri olan Tabakhane Caminin mülkiyeti, Abdülkadir İsfahani Vakfı’na ait. Yapı, boyuna dikdörtgen planlı ve kalın kerpiç duvarlı.

    İsfahani Mescidi, bin 428 Abdülkadir İsfahani tarafından yaptırılmış. Dikdörtgen plana sahip yapının kuzey duvarı kesme, diğer cepheler yontma moloz taştan oluşuyor. 17. ya da 18. yy. yapıldığı düşünülen mescidin, ahşap kirişlemeli tavanı aşı boyalı nakışlarla süslenmiş.

    Alaaddin Cami, bin 178 tarihinde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan eser, diktörtgen planlı, tuğla kaplı, kırma çatılı olup beden duvarları kerpiçten. İbadet mekanında tavanı taşıyan Roma menşeli spoli sütunları da bulunuyor.

    18 yy eserlerinden olan İki Şerefeli Cami, Resul Efendi tarafından yaptırılmış. Doğu kenarına bitişik iki minaresi, iki şerefeli olarak yapılmış olduğundan İki Şerefeli Cami adını almış. Taş temel üzerine kerpiç duvarlı olup duvarlar ahşap hatıllarla takviye edilmiş. Batı cephede pencere ve dolapların pervazlarındaki aşı boyalı nakışlar 18. yy karakterini taşıyor.

    Öte yandan, 14-17 yy. arasında inşa edilen Beypazarı’ndaki Kurşunlu Camii ve Sultan Alaaddin Camii, Ayaş’taki Ulu Camii, Kızılcahamam-Pazar Köy-Hacı Ali Camii, Nallıhan-Uluhan Köyü Camii, Kalecik Tabakhane Camii, Sincan İlyakut Köyü Camii, Çubuk-Mahmutoğlan Köyü Camii, Çamlıdere Merkez Camii de Ankara’nın görülmesi gereken tarihi camileri arasında bulunuyor.

     

    Ferhat Demircan

  • Çubuk’ta Elektrik Kesintisi

    Çubuk’ta bakım onarım ve arıza giderme çalışmaları nedeniyle 6-7 Eylül günlerinde Ankara’nın bazı ilçelerine elektrik verilemeyecek.

    Başkent Elektrik Dağıtım AŞ’den yapılan açıklamaya göre elektrik alamayacak yerler ve saatleri şöyle:

    6 Eylül Pazartesi günü elektrik verilemeyecek yerler ve saatleri:

    Çubuk’ta 08.00-15.00 saatleri arası Yıldırım Beyazıt mahallesi Rauf Denktaş caddesinin bir kısmı, Yunus, Cansu, Ağrı, Ak, Şehit Semali Şişman, Beğdili, Buğra, Devir, Hanımeli, Erendi sokaklar, Gazi Ali Erdek caddesi, Karatay, Durmaz, Cuma, Elibol,Kurban, Yüce (1-2-3-4), Darıca (1-2), Havza, Çiftlik, Köklü, Azad, Emanet, Çavuldur, Özbekistan, Kargın, Tuğra (1-2), Nilüfer (1-2), Basın, Düzlem sokaklar, Birlik caddesi, Düşünür, Tacikistan, Peçenek, İslamoğlu, Çağlar, Şirin, Aktar, Kızık, Buket sokaklar, Berat caddesi, Tunahan, Türkmenoğlu, Şiir, Doktor İkbal, Sır, Yaprak, Selçuklu, Özgür, Vadi sokaklar, Yavuz Selim Mahallesi, Şehit Yüksel Tuzcu, Altın, Şehit Tezcan Özdemir, Çeçenistan, Şahin, Öztepe, Ravza, Dolunay, Mamur, Meltem, Köşem, Gonca, Zeybek, Köprü, Şair Nedim, Vakur, Kayı Boyu sokaklar, Rüzgarlı Caddesi, Kale, Muhabbet, Şehit Atilla Erdem, Sedir, Seçkin, Avşar sokaklar, Emin caddesi, Cibali, Seçkin, Aktaş, Ateş, Çiftlik, Niyaz, Eymür, Şanlı (1-2), Model sokaklar, İrşad caddesi, Sandal, Çeşme, Taşkent, Yamaç (1-2), Azad (1-2-3), Egemen sokaklar, Akıncı caddesinin tamamı, Ehlibeyt Cami ve civarı.

    7 Eylül Salı günü elektrik verilemeyecek yerler ve saatleri:

    Çubuk’ta 08.00-15.00 saatleri arası Yavuz Selim mahallesi, Şh. Yüksel Tuzcu, Altın, Şh. Tezcan Özdemir, Çeçenistan, Şahin, Öztepe, Ravza, Dolunay, Mamur, Meltem, Köşem, Gonca, Zeybek, Köprü, Şair Nedim, Vakur, Kayıboyu sokaklar, Rüzgarlı caddesi, Kale, Muhabbet, Şh. Atilla Erdem, Sedir, Seçkin, Avşar sokaklar, Emin Caddesi, Cibali, Seçkin, Aktaş, Ateş Çifttlik, Niyaz, Eymür, Şanlı (1-2), Model sokaklar, İrşad caddesi, Sandal, Çeşme, Taşkent, Yamaç (1-2), Azad (1-2-3), Egemen sokaklar, Akıncı caddesinin tamamı, Ehlibeyt Camii ve civarı, Yıldız Küme Evleri, Akkuzulu mahallesi, Ömercik, Kapaklı, İmam Hüseyin, Küçük Ali,Eskiçöte, Karkın, Mutluköy, Kızılöz, Y.Emirler, Kuyumcu, Karadana, Bodurlar, Akbayır, Elmalı, Dedeler, Demirci, Oymide, A.Emirler, Meşeli, Meşeli Gölyayla, Sarısu, Tepe Sarısu, Dalyasan, Susuz, Dağkalfat köyleri, Adalı Kum Ocağı, Akkuzulu Su Deposu, Kuruoğlu Petrol, Soylu Kum Ocağı, Aydın Çiftçi Kum Ocağı, Seda İnşaat Özel Trafoları.